Eylül 2015 ~ karekareoyun

English (US) Deutsch Français Русский 中文(简体) Português Italiano 日本語 한국어 Español
Twitter Bird Gadget
slideshow

Men of War inceleme (pc nostalji)

Mükemmel bir 2.Dünya savaşı simülasyon, strateji oyunu.

slideshow

Prototype inceleme (pc nostalji)

Aksiyonu dibine kadar yaşayabileceğiniz harika bir oyun.

slideshow

Ninja Cats vs Samurai Dogs inceleme

Kedi köpek kavgalarını değişik boyutta yaşayacağınız farklı bir yapım

slideshow

Senran Kagura Shinovi versus Ön inceleme

Seksi anime dövüşçüleriyle oynamaya hazır olun.

slideshow

Armikrog ön inceleme

Stop-motion ile hayata geçirilmiş süper bir macera oyunu.

slideshow

E.T Armies ön inceleme

Killzone benzeri harika bir fps oyunu.

slideshow

2016 Yılı Güncel Tıkla İlerle Macera Oyunları Listesi (güncellendi)

Macera oyunlarını sevenler için hazırladığım geniş çaplı bir liste

slideshow

Sunset Riders inceleme ( retro arcade game)

Atari salonlarının vazgeçilmez arcade kovboy oyunu.

slideshow

Youtube kanalıma abone olmayı unutmayınız

oyun inceleme,ön inceleme,nostalji,retro ve daha birçok video incelemeyi kanalımda bulabilirsiniz.

30 Eylül 2015 Çarşamba

Soma ön inceleme (Pc)

Yine korku dolu ve de içinden çıkılması zor bir macera oyunu ön incelemesi ile karşınızdayım. Bağımsız bir oyun stüdyosu olan ve kendi yağlarıyla kavrulan frictional games’i ilk olarak penumbra oyunu ile tanımıştık. Bizi vurdu kırdıdan çok silah kullanmadan gerilimi yüksek dozda yaşayabildiğimiz bir psikolojik korku oyunu türüyle tanıştırmışlardı.

Bundan önce her ne kadar benzer oyunlar piyasaya çıkmış olsa da gerek hikâye olsun gerekse kendi ürettikleri oyun motoru ile oyun severlerin beğenisini kazanmayı başardılar. Daha sonradan frictional games’in belki de zirveye yerleşmesinde en önemli etkenlerden biri olan ‘’amnesia’’ oyununu piyasaya sürdüler.

Bu harika oyunda da ilginç bir hikâye ve gerilim ile ‘’acaba bundan sonra ne olacak?’’ ‘’nereye gidilecek?’’ ‘’ne yapacağım ben şimdi?’’ gibi birçok soruyu bize sordurmayı başardılar. Ve frictional games bundan sonra yeni bir oyun çıkaracaklarını açıkladıkları zaman bütün oyun severlere değişik bir heyecan dalgası sardı.

Acaba penumbra ve amnesia’dan iyi oyun olabilecek mi? En başta aklımıza gelen sorulardan biri tabii ki. Evet, gelelim oyunumuza ‘’soma’’ çok ilginç bir oyun, bu sefer amnesia gibi eski bir tarihte değil de günümüz de geçen bir hikâye kurgusuna sahip. Yine oyunu fps olarak oynayabiliyoruz. İlk başta pek bir şey olmuyor.

Yine aynı motorlarını kullandıkları için neredeyse gördüğümüz bütün objelerle etkileşime geçebiliyoruz. Ayrıca kapı açarken veya çekmece açarken Mouse’u ileri veya geri oynatarak açabiliyorsunuz. Bir objeyi de fırlatmak istiyorsanız yine Mouse ile istediğiniz yere fırlatabilirsiniz. Biraz hikâyeye değinmek gerekirse okyanusun dibinde olan bir araştırma merkezinde olan tuhaf olaylar akabinde ortaya çıkan esrarengiz yaratıklar ve bizi öldürmeye çalışan robotlarla ilgili bir hikâye diyebiliriz.

İlk başta hemen okyanusun dibinde başlamıyoruz. Ben hikâyenin başlangıçtan itibaren okyanusun dibindeki araştırma merkezinde başlıyor sanıyordum ama öyle değil ne yazık ki. Bize yollanan bir mesaj sonrasında gittiğimiz bir yerde matrix tarzı oturduğumuz bir koltuk ve bağlandığımız bir makine sayesinde bir anda kendimizi okyanusun dibindeki araştırma merkezinde buluyoruz.

Daha sonra kendimizi bir çıkmazın içinde buluyoruz. Ve kimselerin olmadığı bir yerde ‘’Allah’ım nereden geldim buraya’’ derken bir anda kendimizi buluyoruz. Oyun günümüzde geçtiği için amnesia’da ki gibi önümüzü aydınlatmak için kullandığımız lambamıza yağ bulmak zorunda değiliz. Yine garip garip sesler ve efektler sayesinde gerilimi hat safhada yaşıyoruz. Ve devamlı silahımız da olmadığı için arkamızı kollama gibi bir içgüdüyle de ne yazık ki baş başa kalıyoruz.

Sonuç olarak grafikleri kaliteli macera, korku, hayatta kalma, bilim-kurgu ve fps türlerinin iç içe geçip harmanlanmış bir psikolojik gerilim oyunu oynamak istiyorsanız, özellikle gece ışıkları kapatıp yalnız başınıza oynayabileceğiniz (maçanız yiyorsaJJ) son yıllarda piyasaya sürülen en iyi korku oyunlarından biri olmaya aday ‘’soma’yı’’ size tavsiye ediyorum. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.







28 Eylül 2015 Pazartesi

Ninja Combat inceleme (retro arcade game)

Bugün yine eskilere hem de epey eskilere gideceğiz tekrardan. Yıllar önce atari salonlarında gördüğüm ve oynarken büyük keyif aldığım iki kişi beraber oynayabildiğimiz arcade oyunlardan biri olan ‘’ninja combat’’ oyununu inceleyeceğiz.

Adından da anlaşılacağı üzere Ninjaların birbiriyle olan kıyasıya savaşını bu oyunda görebiliyoruz. Yönettiğimiz karakterimizde usta bir Ninja savaşçısıdır. Turlarda dövüşten ziyade uzaktan attığımız yıldız ve değişik versiyonlarıyla düşmanlarımızı alt ediyoruz. Bunun yanı sıra sağdan soldan bulduğumuz silahları kullanabiliyoruz. Sağlık durumumuz ise tek tek azalıyor zaten bittiğinde arcade olduğu için tekrardan başlayabiliyoruz.

Yine turlarda bulduğumuz konserve benzeri kutularla da sağlığımızı çoğaltabiliyoruz. Ayrıca patlayan varillerden çıkan parşömen tarzındaki itemleri aldığınızda hız ve ya özel güç kullanabiliyorsunuz. Oyunu neorage emülatörün de sorunsuz oynayabilirsiniz arkadaşlar. Eğer gamepadiniz varsa ve iki kişi oynamak isterseniz rahatlıkla oynayabilirsiniz. Çok sıkıldığınızda ise oyunu f11 tuşuna basarak enter’layıp oyunu kaydedebilirsiniz. Yine oyuna kaldığınız yerden devam etmek için f12 tuşuna basıp enter’lamanız yeterli. Eğer takıldığınız yapamadığınız yerler olursa bana ulaşın, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.

Toplamda 7 eğlenceli ve uzun tur oynayabiliyoruz. Arcade oyun olmasına rağmen turlar oldukça zevkli ve yeterli diyebiliriz. Bir de genelde arcade oyunlarda bir veya iki karakter olur. Ta ki oyun bitene kadar. Fakat bu oyunda iki ana karakterimiz haricinde 3 karakter daha açılıyor ve istediğinizi tur başlamadan önce seçip yönetebiliyoruz.

İlk açılan karakter savaşıp yendiğimiz samuray musashi elindeki kılıçlarla düşmanları bertaraf edebiliyor. Daha sonradan grubumuzun tek bayan elemanı kagerow açılıyor. Akabinde ise en kalıplı ve güçlü olan karakterimiz gembu açılıyor. Böylece ekibimiz tamamlanmış oluyor. Artık sizde hangi karakteri canınız isterse turlara girmeden seçip kullanabiliyorsunuz. Turların sonunda her arcade oyunda olduğu gibi  boss karakterlerle dövüşüyoruz.

Sonuç olarak bana eski günlerimi hatırlatan ve eğlenceli, keyifli bir Retro oyun incelemesi oldu benim için hep arkadaşlarımla oynayıp ileriki turlarını görememiştim yıllar sonra oyunun tamamını görebildim. Siz de kesinlikle bu oyunu oynamanızı tavsiye ediyorum arkadaşlar. Hepinize iyi oyunlar.






26 Eylül 2015 Cumartesi

War Game Europen Escalation inceleme

Strateji ve taktik, aslında her ikisi de iç içe olan çok kullandığımız kelimelerdir. Günlük yaşantımızda veya spor branşlarında ya da hayatımızın belli safhalarında bu kelimeleri çokça kullandığımız olmuştur. Bunların yanı sıra savaşlarda da kazanmak için doğru taktik ve strateji seçmelisiniz. Yoksa yok olursunuz.’’ Sonuçta bu bir oyun değil savaş’’ diyecektim ki bu bir oyun arkadaşlar, bugünkü oyunumuzun adı da olan ve başlangıçta biraz açıklamasını yaptığım güzel bir strateji oyunu ‘’war game europen escalation’’ .

Oyunumuz 80’li yıllarda Avrupa da patlak veren soğuk savaşı anlatmaktadır. Lakin o soğuk savaş öyle kızışmıştır ki s.s.c.b artık önüne gelen yerleri işgal edip sınırları zorlamaktadırlar. Tabi ki her zaman olduğu gibi işe nato el atar ve müttefikler le beraber soğuk savaş iyice kızışır. Oyunumuzda da neredeyse bütün savaşa iştirak eden müttefik güçlerle oynamaktayız.

Arkadaşlar oyunda herhangi bir tutorial veya pratik yapma turu yok. Onun için oyunu ilk turdan itibaren sindire sindire yavaş yavaş anlayarak oynamanızı tavsiye ediyorum. Gerçek zamanlı strateji oyunlarındaki gibi bina kurma veya bu binalardan geliştirme yapmak yok. Sadece turlarda olan görevlerde belirli olan yıldızlar var. Bu görevleri yaptığınızda o yıldızları kazanıyorsunuz ve o kazandığınız yıldızlar kadar bir dünya olan savaş unitelerinden geliştirmeler yaparak istediğiniz askeri araçları açabiliyor ve turlarda kullanabiliyorsunuz.

Turlarda size verilen belli bir puan limiti var, bu puan limiti ile açtığınız uniterden istediğinizi çağırabilirsiniz. Fakat onunda bir sınırı var. Belki kendinize büyük bir ordu kurmak isteyebilirsiniz ama bu o kadar da sandığınız kadar kolay değil. Diyelim kazandığımız puanlarla güzel araçlar açtık turda da güçlü, zırhlı üniteler aldık. Gelelim şimdi savaş kısmına.

Savaşa girdiğinizde çok dikkatli olun zira araçlarınızı hareket ettirirken yakıtları bitebilir. Onun için lojistik araçlardan da yanınızda bulundurun derim bu sayede zorlanmazsınız. Ayrıca savaşa girdiğinizde araçlarınızın arızası olabiliyor veya bazı değişik tepkiler vererek çatışmadan çekilebiliyorlar. Bir de düşman üslerini ele geçirdiğinizde çok işinize yarayacaktır. Zira askeri araçlarınız bu sayede hem cephane sıkıntısı çekmez hem de yok olmaktan kurtulurlar.

Araçları yönetme ise bildik strateji oyunlarındakiyle aynı ister tek te isterseniz toplu şekilde ilerletebiliyoruz. Ekranın sağ köşesinde bulunan komut menüsünden de isterseniz birliklerinize talimatlar verebiliyorsunuz. Haritaya değinmek gerekirse bölge bölge bize göstermesi çok işimize yarıyor böylece daha rahat oynayabiliyoruz.

Ayrıca size bazı tavsiyelerde de bulunacağım. Turlarda illa ki keşif araçlarından kullanın bu sayede düşmanın yerini ve gücünü daha çatışmaya girmeden anlayabilirsiniz. Ayrıca çıkaracağınız araçlardan atış mesafeleri uzun olanları alın ve de zırhlı olmalarına dikkat edin. Genelde bu tarz araçlar yüksek puanlıdır ama olsun yok edilmeleri bir hayli güçtür.

Grafikleri oldukça kaliteli bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Zira kamera açısını istersek çok tepeden yapabildiğimiz gibi istersek birliklerimizin neredeyse içine kadar girdiğimizde detayların ve modellemelerin ne kadar harika olduğu o zaman daha iyi anlayabiliyoruz. Hikâye ise gerçek olduğundan daha bir anlamlı hale gelmiş. Ama oyunun daha çok multiplayer için yapılmış olması ve tek kişilik moda üvey evlat muamelesi yapılması da hiç yakışmamış bence.

Müzikleri de bayağı gizemli oynayanı etkileyen türden. Çevre, karakter ve hasar modellemeleri ise oldukça başarılı olmuş. Yapay zekâ ise çok iyi düşmanlarınız size karşı ormanlık alanlarda gizlenerek pusu kurabiliyor bu da bayağı işimizi zorlaştırabiliyor. Ama kendi birliklerimizin de yapay zekâsı da çok iyi diyebiliriz. Zira düşmanı gördüklerinde sizin emir vermenize gerek kalmadan karşılarına çıkan düşmanları yok ediyorlar.

Oynanabilirlik çok kolay değil önceden de yazdığım gibi oyunun mantığını iyice kavrayıp kendinizi iyice ısındırdıktan sonra oyuna devam edin derim. Çeşitlilik ise muhteşem zira sayısını bilmediğim sayamadığım kadar araç var. Sonuç olarak değişik, zorlu ama zevkli bir savaş starteji simülasyon oyunu oynamak istiyorsanız ‘’war game europen escalation’u’’ size kesinlikle tavsiye ediyorum. İyi oyunlar arkadaşlar.










24 Eylül 2015 Perşembe

Ty The Tasmanian Tiger 4 ön inceleme

Zıplamalı, hoplamalı, 2,5 boyutlu, benim eskiden ‘’yandan göstermeli’’ diye tabir ettiğim mario tarzı oyun türlerinden biri olan ve daha önceden 3 oyunu çıkmış olan ama her nedense sebebini bilmiyorum. Benim hiç duymadığım oyunlardan biri olan ‘’ty the tasmanian tiger 4’’ oyununun ön incelemesini yapacağım bugün.

Oyunumuz küçük boyutlu olmasına rağmen grafikleri çok sağlam diyerek sonda yazacaklarımı şimdi yazayım dedim. Genelde mario ve birkaç oyun haricinde pek popüler olmayan platform oyunları en çok da Retro ve nostalji seven oyuncuların vazgeçemedikleri arasındadır. Mesela kendimden örnek vermem gerekirse yazımın başında söylediğim gibi bu oyunu hiç duymadım. Hâlbuki yüzlerce belki de binlerce oyun oynamama ve görmeme rağmen.

Oyunumuzun içeriğine gelecek olursak adından da anlayacağınız üzere tasmanya kaplanı olan ty’ın hikâyesini anlatıyor. Onu yönetiyoruz ve de kötü kalpli yaratıkları onun kullandığı bumerang ile haklıyoruz. Menü içeriğimiz oldukça zengin, birçok değişik mod var. Fakat bunları turlarda karşımıza çıkan mini oyunlar ile açarak oynayabiliyoruz.

Turlarda tam olarak ne olduğunu anlayamadığım ve puan olarak adlandırdığım elmas benzeri şeylerle menüde bulunan costuma shop’tan değişik kıyafetler açabiliyorsunuz. Ayrıca rang shop’tan da puanınız yetiyorsa eğer daha güçlü ve pahalı bumeranglar satın alabiliyorsunuz. Zira turlarda bazı karşımıza çıkan engelleri değişik bumeranglarla kırarak ilerleyebiliyoruz. Ayrıca güç toplayarak ta bumeranglarınızla power attack yapabiliyorsunuz.

Ty’ın bazı yerlerde zıpladığımız zaman havada asılı kalarak, daha doğrusu süzülerek gitmesi de işimize çok yarıyor, zira bu sayede yetişemeyeceğimiz ve düşebileceğim yerlerden kurtulmuş oluyoruz. Oyunumuz gamepad ile oynanıyor arkadaşlar. Bunu da hatırlatayım dedim. Sonuç olarak küçük boyutlu eğlenceli bol zıplamalı bir macera oyunu oynamak istiyorsanız ‘’ty the tasmanian tiger 4’’ oyununu sizlere tavsiye ediyorum. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.






20 Eylül 2015 Pazar

Black Sails The Ghost Ship ön inceleme

Genelde macera oyunlarını ve korku yapımlarını iç içe olan oyunlardan her zaman büyük keyif almışımdır. Hele hele bu oyunlar bir de tıkla-ilerle tarzı, diyaloglu ve bulmacalıysa tadından yenmez oluyor. Bugünde ön incelemesini yapacağım oyun içinde macera, korku, bulmaca içeren bir tıkla-ilerle oyunu olan ‘’ black sails the ghost ship’’oyunu.

Oyunumuzun hikâyesi kısaca şöyle: oyunda yönettiğimiz karakterimiz anna, bir gemi seyahati sırasında şiddetli bir fırtına sonucunda gemilerinin batmasıyla beraber can havliyle hayatta kalmaya çalışırken, dev dalgalarla boğuştuğu bir anda başka bir geminin onların hayatını kurtarmasıyla başlıyor. Böylece karakterimiz anna’nın ve yanındaki lex adındaki adamın hayatı kurtulmuş olur. Lakin onları kurtaran bu gemide bir tuhaflık vardır. Hiçbir yaşam belirtisi yoktur.

Başlangıcımızı yapıp biraz hikâyemize değindikten sonra oynanışa dair bazı bilgilerde verelim. Öncelikle anna’yı klasik tıkla-iler oyunlarındaki gibi yönetebiliyoruz. Yani sadece Mouse ile imlecimizi tıkladığımız yerlere karakterimizi yönlendirerek ve de objelere tıklayarak oynayabiliyoruz. Yine çoğu tıkla ilerle oyunlarında olduğu gibi diyaloglar yapabiliyoruz.

Ayrıca sağdan soldan aldığımız objelerle oyunu ilerletmek için çıkış yolları arayabiliyoruz. Bazen bu objeleri birleştirerek de çözümlere ulaşabiliyoruz. Çözüm demişken oyunun daha başında sayılarını bulmamız gereken bir bulmaca çıkıyor, bu da oyunun ileriki safhalarında bol puzzle olduğunun bir göstergecisidir diyebiliriz. Yani kısacası bol bol bulmaca çözeceğiz.

Benim bu tarz oyunlarda dikkat ettiğim en önemli özelliklerden birisi ipucu diyebilirim. Nasıl mı? Mesela bir mekâna girdiniz, bir baktınız bir dünya obje ve siz hangisiyle etkileşime gireceğinizi veya alacağınızı şaşırabilirsiniz. Bu gibi durumlarda işimizi kolaylaştıracak yardım bekleriz. Örnek: secret files oyununda, oynayanlar bilirler. ‘’search scene’’ ( bulma tuşu) diye bir özellik vardı, bu tuşa bastığınızda size alınacak veya etkileşime geçilecek objeleri otomatik olarak gösteriyordu.

İşte bu özellik bazı tıkla-ilerle oyunlarında olmasa da bu oyunumuzda mevcut. İsterseniz sol alt köşede bulunan büyütece tıkladığınızda isterseniz de klavyenizin boşluk tuşuna bastığınızda size yardım geliyor. Böylece işiniz daha kolaylaşıyor. Ama yine de dikkatli olun, zira bazı çok etkileşime girilecek mekânlarda ufak tefek olanlar gözden kaçabiliyor.

Grafikleri çok özenilmemiş bir oyun ama hikâyesiyle sanki alıp gidecekmiş gibi görünüyor, umarım beni yanıltmaz. Evet, küçük boyutlu hem macera hem korku içeren değişik bir tıkla-ilerle oyunu oynamak istiyorsanız ‘’black sails ghost ship’’ oyununu size tavsiye ediyorum. İyi oyunlar.







17 Eylül 2015 Perşembe

Moai: Build Your Dream inceleme (mini game)

Yine yeniden yeni bir oyun incelemesiyle karşınızdayım. Bugün benim çok sevdiğim ve hiç vazgeçemediğim, mini oyun diye tabir ettiğim küçük boyutlu ve eğlenceli oyunlardan biri olan ‘’moai build your dream’’ oyununu incelemesini yapacağım.

Moai yerlilerinin illaki belgesellerde filan ismini duymuşsunuzdur. Bu oyunda da moai kabilesinin elemanlarıyla topraklarımızı daha yaşanacak bir hale getirmeye çalışırken aynı zamanda bizden daha kötü olan başka bir yerli kabileyle de uğraşmak zorunda kalıyoruz. Ayrıca bize saldıran hayaletlerle de savaşıyoruz.

Oyunumuzun mekaniği aslında çok basit, önceden rescue team veya Viking brothers gibi oyunları oynayan arkadaşlar hiç zorlanmayacaklardır. Zira oyunun amacı aynı diyebiliriz. Size verilen zaman zarfında sizden istenilen görevleri yerine getirmeniz. Bu görevler her turda değişirken aynı zamanda zorlaşabiliyor da.

Eğer her turda kısa zamanda sizden istenilen görevleri tamamlarsanız üç altın veya üç yıldız diyelim alıyorsunuz. Ama süreyi aşarsanız iki, en alt limite kadar yapamazsanız da her halükarda 1 altın yıldızı alıyorsunuz. Turlara girdiğinizde ise değişik binalar kurabiliyorsunuz, bunların en önemlileri tarla, taş ocağı, kunduracı (benim tabirim bu) ve dükkân diyebiliriz.

Bunun yanı sıra baraka yapıp diğerleriyle beraber istediğiniz zaman geliştirebilirsiniz. Zaten bazı turlarda sizden zorunlu geliştirmeler yapmanız isteniyor. Toplamda 64 zevkli ve sıkmayan eğlenceli turlar oynayabiliyoruz. Turlarda her şeyi istediğiniz gibi tabi ki yapamıyorsunuz. Çoğu şey birbiriyle ilintili diyebiliriz. Mesela işçilerin çalışması için belli bir miktarda besine ihtiyaçları olduğu için bahçenizden veya herhangi bir sandıktan yiyecek bulmalısınız. Hani bizde bir deyim vardır, affınıza sığınarak söylüyorum ‘’aç ayı oynamaz’’ diye işte aynen o misal.

Neyse daha fazla uzatmak istemiyorum, zaten oyunun diğer oyunlarda da olduğu gibi video incelemesini de çektim oradan daha detaylı bilgiler edinebilirsiniz. Küçük boyutlu tabletinizde, cep telefonunuzda her yerde oynayabileceğiniz size eğlenceli ve güzel dakikalar geçirtebilecek bu oyunu, ‘’moai build your dream’’ oyununu kesinlikle tavsiye ediyorum. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.







14 Eylül 2015 Pazartesi

Nobunaga Ambition Sphere of İnfluence ön inceleme

Tarihi filmleri, dizileri veya oyunları kaçınız sever tabi ki bilemem ama ben tarihi yapımlara bayılıyorum. Hele hele bu yapımlar gerçek hikâyelerden, savaşlardan ve olaylardan oluşuyorsa. Bugünkü ön incelemesini yapacağım oyunda bu tarz tarihi bir simülasyon, strateji oyunu diyebiliriz.

Japonya’nın en karanlık çağı olarak bilinen ve iç savaşların en yoğun yaşandığı, bir hiç uğruna binlerce belki de daha fazla insanların öldüğü, adına ‘’sengoku’’ denen dönemde geçiyor oyunumuz. Amaç çok basit. Kendi klanınızı her türlü şekilde güçlendirerek daha fazla toprak ele geçirmek ve sınırlarınızı genişletip diğer derebeyleri ortadan kaldırıp japon’yanın tek hâkimi ve imparatoru olmak.

Oyunda birçok senaryo var bu senaryoları siz istediğiniz gibi şekillendirip başlayabilirsiniz. Benim tavsiyem ilk başta tutorial’ı oynamanız orada biraz oyunun mantığı kaparak kendinizi geliştirin ve böylece oyunun kısa da olsa öğrenmiş olursunuz. Bunun yanı sıra oyuna girmeden isterseniz karakterleri düzenleyebilirsiniz veya yeni karakterlerde ekleyebilirsiniz.

Önceden bu oyunu veya romance of the three kingdoms oynayanlar bu oyunda pek zorlanmayacaklardır. Lakin bazı değişiklikleri ve yenilikleri öğrenmek gerek onun için ilk senaryoda kolayda oynanıp kendinizi iyice geliştirin daha sonra zor senaryoları oynarsınız. Oyunda yazımın başında belirttiğim gibi kendi topraklarınızı geliştirerek başlayabilirsiniz. Mesela: askeri gücünü veya tarımcılıkta geliştirmeler yapmalısınız. Bunun yanı sıra içinde bulunduğunuz kaleyi de geliştirmeyi unutmayın.

Bütün geliştirmeleri tek tek sıralamayacağım zira ön inceleme yapmaktayım, zaten bu detayları oyunu bitirdikten sonra yapacağım tam incelemeye bırakıyorum. Oyunda zorlanmamak adına bazı beyliklerle müttefik olabilirsiniz bu sayede zamanla daha güçlenebilir ve size saldırıldığında ya da siz bir yere saldırdığınızda müttefiklerinizden yardım isteyebilirsiniz. Bu da haliyle oyunda işimizi kolaylaştırır ve sıkılmadan oynayabiliriz.

Sonuç olarak ilk izlenimim çok iyi olduğunu söyleyebilirim, zira grafikleri çok hoşuma gitti. Ve savaş modu da oldukça güzel. Bana total war shogun’u hatırlattı. Ah bir de Türkçe olsa harika olur. İnşallah Türkçe yaması çıkarılır, işte o zaman tadından yenmez. Ayrıca oyunun boyutu da bir strateji oyununa göre oldukça düşük ve pc’de fazla sistem gerektirmiyor. Onun için rahatlıkla oynayabilirsiniz. Eğer tarihi simülasyon ve strateji oyunlarını seviyorsanız ‘’nobunaga ambition sphere of influence’’ oyunu size kesinlikle tavsiye ediyorum. Deneyin bence emin olun hoşunuza gidecek. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.






7 Eylül 2015 Pazartesi

Red Goddess İnner World ön inceleme

Küçüklüğümden beri platform oyunlarını hep çok sevmişimdir ve oynamışımdır. Tabii o zamanlar oyunların grafikleri ve içeriği şimdiki kadar gelişmiş değildi. Teknolojinin gelişmesiyle beraber platform oyunlarında da büyük gelişmeler kaydedildi; Bu gelişmeler sadece grafikler değildi. Bunun yanı sıra oynanabilirlik ve çeşitlilik ayrıca hikâye zenginliği idi.

Bugünkü ön incelemesini yapacağımız oyunda günümüz gelişmiş teknolojisinden faydalanan bir platform macera oyunu ‘’red goddess inner world’’. Bu oyun unreal 4 motoruyla çalışıyor arkadaşlar, teknolojinin gelişmiş nimetinden kastım buydu. Oyunumuzda değişik güçlere sahip bir kızı yönetiyoruz.

İlk başlarda bolca zıplama ve atlamadan ibaret oyunumuz başlangıçta biraz sıkabilir. Zira dövüş filan da olmadığı için bana gianna sisters adlı oyunu anımsattı. Tam ‘’bu oyun ne böyle çok sıkıcıymış’’ diye aklımdan geçirdiğim bir sırada karakterimize aldığımız bir güç sayesinde değişik bir forma dönüşme şansımız oluyor ve böylece oyunun aksiyon kısmı başlıyor.

Bunun yanı sıra haritamıza bakarak görevleri daha rahat bulabiliriz. Gerçi gidilecek yer zaten belli ama ara ara çıkış yolunu bulmakta zorlanabilirsiniz. Böyle durumlarda harita işinize yarayacaktır. Oynanış çok basit ama yine de size hangi tuşların ne işe yaradığı ve nerede kullanacağınız gösteriliyor. Oyunumuz ne yazık ki gamepad ile oynanamıyor, ayrıca iki kişi oynama şansımızda yok.

Oyunda topladığımız altınlarla shop’tan değişik geliştirmeler açabiliyorsunuz. İster sağlığınızı isterseniz de büyü gücünüzü geliştirebiliyorsunuz. Bu sayede güçlerinizi daha uzun süre kullanabilirsiniz. Ve sağlığınızı geliştirdiğiniz de ise düşmanlarınızla daha rahat savaşabilirsiniz.

Sonuç olarak ön incelemesini yaptığım bu eğlenceli oyun red goddess inner world oyununu size tavsiye ediyorum. Şimdilik oyunun artılarına, eksilerine dair fazla şeyler yazmak istemiyorum daha sonradan oyunu tam bitirdikten sonra detaylı bir inceleme yapacağım. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.






5 Eylül 2015 Cumartesi

Fran Bow ön inceleme

Hep korku filmi veya gerilim filmi izleyerek veya oyunlarını oynayarak neyi amaçladığımızı tam olarak hala anlamış değilim, zira her nedense gerçek hayatta göremediğimiz veya günlük yaşantımızda pek karşımıza çıkmayan bu duyguları biraz abartılmış şekilde de olsa filmlerde ve oyunlarda görmeyi tercih ediyoruz anladığım kadarıyla.

Aslında gerilim veya korku çokta iyi şeyler değil. Annem hep bana ‘’niye bunları izliyorsun, insanın içini açacak şeyler seyretsene’’ diyor mesela. Aslına bakarsanız annem haklı. Zira yaşadığımız güzel ülkemizin içinde bulunduğu kaos ortamı düşünülecek olursa haksız sayılmaz. İnsanın gülmeye ve eğlenmeye ihtiyacı daha çok var.

Ama ne yapalım korku, gerilim olmadan da yaşanmıyor ne yazık ki. Neyse bugün ön incelemesini yapacağım oyun aslında tıkla-ilerle macera oyunu, lakin bol bol korku ve gerilim öğeleri içermekte. Yani bayağı sert kareler var diyebilirim. Oyunun belli bölümlerinde sanki silent hill oynuyormuş hissine bile kapılabilirsiniz.

Evet, oyunumuzun adı ise ‘’fran bow’’ hikâyemiz ise aynı zamanda oyun adı da olan fran adlı küçük kızın ailesini kendi evinin camında tuhaf bir yaratık gördükten sonra onları ölü şekilde bulmasıyla başlıyor. Daha sonradan ise fran gözünü bir çocuk akıl hastalıkları hastanesinde açıyor. Yani tımarhane desek daha doğru olur. Ve doktorun bize sorduğu sorularla oyun başlıyor.

Bu oyunda da diğer tıkla-ilerle oyunlarında olduğu gibi diyalog var, bize sorulan sorulara ekranın altındaki seçeneklerden birini seçerek cevap verebiliyoruz. Yine klasik tıkla-ilerle oyunlarındaki gibi imleç hareketleriyle karakterimizi yönetiyoruz. Ayrıca bulduğumuz objeleri yanımıza alabiliyoruz. Başka bulduğumuz objelerle birleştirebiliyoruz.

Fakat dikkatli olun objeleri tam seçemeyebilirsiniz, zira benim bu tarz oyunlarda en dikkat ettiğim husus tek tuşla bakabileceğimiz veya alabileceğimiz objeleri bize gösteren bir sistem. Bundan önceki birçok oyunda böyle tarzda kolaylıklar vardı. Fakat fran bow’da denk gelmedim veya var da ben tuşunu bulamadım.

Oyunda diyalog ve objelerin kullanımının yanı sıra bulmacalarda var. Daha oyunun başında çok zor sayılmayacak fakat ince düşünmek gerektiren bir puzzle koymuşlar. Bu demek oluyor ki oyunun ileriki evrelerinde birçok bulmaca le uğraşacağız anlamına geliyor.

Yazımın başlarında sizlere bazen silent hill oynuyormuş hissi yaşayacaksınız dedim, neden mİ? Fran bir kutu kullandığı hap var. Bu hapları içtiğinde etraf bir anda değişiyor. Sanki mezhaba gibi hissettiriyor. Kesik başlar, kan akan duvarlar ve tuhaf birçok yaratık. Aynı silent hill’daki gibi olduğumuz çevre değişiyor. Böylece yol bulamadığımız zamanlarda hapları kullanarak değişik yollar açarak ilerleyebiliyoruz.

Grafikleri de çok güzel olmuş diyebilirim. Daha çizgi roman tarzı ve fantastik olmuş. Oynanabilirlik çok zor değil zaten tıkla ilerle oyunlarını seviyorsanız rahat oynarsınız. Sonuç olarak, psikolojik korku, gerilim ve macerayı sizlere iç içe yaşatabilecek değişik bir tıkla- ilerle oyunu oynamak istiyorsanız fran bow tam size göre derim. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.






4 Eylül 2015 Cuma

God of War inceleme (ps2 nostalji)



Sony firmasının bombalarından olan santa Monica stüdyolarının hazırlayıp 2005 yılında piyasaya sürdüğü oyun dünyasını alt üst eden oyunlardan biri olan god of war’u inceleyeceğiz.

Hemen hemen hepimiz yunan mitolojisinden haberdarızdır. Bir zamanlar yayınlanan herkül ve xena dizilerini izlemişizdir. Bu oyunda ki karakterimiz herkül değil tabii ki ama bir o kadar karizmatik savaşçı olan kratosu yönetiyoruz. Oyunumuz mükemmel bir videoyla açılıyor. İlk başta ne olduğunu tam anlayamasanız da oyunu oynadıkça her şeyi anlayacaksınız.

 Ve sonunda da pekiştireceksiniz. Kısaca hikâyeye değinmek gerekirse kratos çok büyük bir komutandır, fakat savaşta barbarlara yenilirler. Kratos’u barbar komutan tam öldürecekken kratos ruhunu ve bedenini savaş tanrısı ares2in hizmetine sunar. Ares’de bu teklifi kabul eder. Ve kratos’u kötü emelleri için kullanır. Kratos gözünü kırpmadan önüne gelen herkesi öldürmektedir.

Bu arada öldürdükleri arsında ne yazık ki ailesi de vardır. Kratos nasıl olurda böylesine bir şeyin gözünü kör edip anlayamadığı için kendine kızar ve intikam için yola çıkar. Bu arada krato’un lakabı da ghost of sparta olmuştur. Oyunda topladığımız orblar’la kullanabildiğimiz güç ve silahlarımızı geliştirebiliyoruz.

 Güçlerimizi oyun ilerledikçe karşımıza çıkan tanrılardan ve ya düşmanlarımızdan alabiliyoruz. Bunun yanı sıra değişik silahlarla değişik combolar yapabiliyoruz. Güçlerimizi ise hak barımızın hemen sol yanında bulunan yerde değiştirerek kullanabiliyoruz. Bir de ekranın sağ alt köşesinde olan özel gücümüz var bunu da iki analog tuşuna bastığımızda kullanabiliyoruz.

Grafik bakımından oyun dünyasının ve playstation’un en iyilerinden biri olduğunu söylersek yanılmamış oluruz sanırım. Zaten ps2 motorunu en son safhasına kadar kullanıp zorlayabilen tek oyun diye düşünüyorum. Hikâye bakımından film olsa bu kadar müthiş olmazdı. Sanırım kurgusuyla beraber harika olmuş her ne kadar müziği hoşumuza gitse de ana haber bültenlerinde ve ya başka yerde duyar olsak da ben bir müzikle oyunun kurtulmadığını düşünüyorum.

Yani müzikler yetersiz olmuş, çevre ve karakter modellemeleri harika, yapay zekâ fena değil diyebiliriz. Oynanabilirlik bazen sıkabilir zira o kadar çok düşman geliyor ki size gına getirebilirler. Birde benim en beğenmediğim en kötü özelliklerden biri olduğunu düşündüğüm kamera açıları var, sabit kamera açıları bence berbat olmuş.

Kamerayı bence oynayan kişinin yönetmesi daha iyi olurdu. Mesela ben başka oyunlardan da alıştığım için analoglarla kamera açısı yapmaya çalışıyordum. Fakat nafile kratos takla atıyordu. Umarım bu hatayı düzeltirler. Fazla uzatmaya gerek yok bence genel olarak baktığımızda god of war oyun tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyunlarından biridir. Tartışmasız. Zaten çok popüler olduğu için god of war’ı yazmayı düşünmüyordum, zira hemen herksin bildiği bir oyun diye düşünüyorum ama yine de yazılmayı hak eden bir oyun god of war dedim ve yazdım. İyi oyunlar.








      


3 Eylül 2015 Perşembe

Onikira Demon Killer ön inceleme

Merhaba arkadaşlar bugün de böyle bir giriş yapayım dedim. Bu yazımda yine bir oyun ön incelemesi yazacağım. Bana atari salonlarını ve o eski konsollarda oynadığım arcade oyunları hatırlatan bizim eskiden yandan gösteren diye tabir ettiğimiz 2,5 boyutlu oyunlardan biri olan fakat daha gelişmiş grafiklere sahip, aksiyonu vurdusu kırdısı bol bir oyun ‘’onikira demon killler’’ oyununu inceleyeceğiz.

İlk olarak erken erişim oyunu olarak piyasaya çıkan onikira bazı sorunlarla beraber bizlerle buluştu. Daha sonradan bazı güncellemeler sayesinde bu hatalar giderildi. Ve en sonunda oyunun alfa sürümü çıktı. Her ne kadar hatalar giderildi gibi görünse de oyunu tam bitirmeden kesin emin olamayız. Ama çoğu oyunda da bu tarz ufak tefek pürüzler olmuyor da değil.

Neyse biraz hikâyemize değinecek olursak karşımıza tuhaf yaratıklar filan çıkıyor, japon mit efsanelerini duyan veya bilen arkadaşlar illaki duymuşsunuzdur. ‘’oni’’ denir bu yaratıkları yok edip ülkeyi kurtarma görevi bize düşüyor. Tura girdiğimizde abuk sabuk uçan tuhaf yaratıklar bize saldırıyor ve onları kılıç darbeleriyle bertaraf edebiliyoruz.

Bunun yanı sıra havadan saldıran oni’lere ise zıplayarak seri yaptığımızda uzun süre havada kalabiliyor ve de bayağı combo çekebiliyoruz. Kullandığımız karakterimiz çok usta bir samuray çok hızlı ve atik diyebiliriz. Lakin buna aldanmayın zira düşmanlarımız çok çetin cevizler hem yerden hem havadan saldırdıkları için epey sizi zorluyorlar.

Oyunun ileriki turlarında değişik silahlar alabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra karakterinizin açılan geliştirmeleri oluyor bunları kullanarak düşmanlarınıza karşı daha avantajlı olabilirsiniz. Her turun sonunda boss niteliğinde gelen amansız dev düşmanlarla da savaşabiliyoruz.

Sonuç olarak değişik, küçük boyutlu ve aksiyonu bol samuraylı,yaratıklı ve grafikleri de güzel bir oyun oynamak istiyorsanız ‘’onikira demon killer’’ ı size tavsiye ederim. Oyunda iki kişi oynama da olsa aslında tatından yenmezdi ama ne yazık ki yok. Neyse arkadaşlar bu ön incelememizin de sonuna geldim, artık oyunu tam bitirdikten sonra bütün artılarını eksilerini konuşuruz. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.






Yeni yayınları kaçırma!