Çocukken izlediğim en güzel eğlenceli aslında korkunç olması
gerekirken aksine bizleri güldüren ve en çokta müziğini duyduğumuzda dans
etmekten kendimizi alamadığımız, çizgi filmlerini defalarca kez izlesekte bıkmadığımız
her oyunu çıktığında merakla alıp oynadığımız belki de ‘’hayalet’’ dendiği
zaman ilk aklımıza gelen şeylerden biri olan onları yakalayıp hapsettiğimiz en
eğlenceli yapımlardan biri olan hayalet avcılarının şu aralar yeni filmi de
hazır vizyona girmişken, en yeni oyunu olan Ghostbusters 2016’nın ön
incelemesini yapacağız bugün.
Eski hayalet avcılarını çoğunuz bilirsiniz ekibin tamamı
erkeklerden oluşuyordu. Piyasaya çıkan birçok hayalet avcıları çizgi filmleri
de oldu bunlarda değişik ekipler filan gördük. Yeni çıkan hayalet avcıları ise
bunların tersine ekibin tamamı bayan elemanlardan oluşuyor. Bu kimilerine göre
doğruyken kimilerine göre yanlış olduğu eleştirmenler tarafından hala tartışılıyor.
Bu oyunumuzda ise bir denge sağlamışlar yani ekipte iki bayan iki de erkek avcı
var. Bayanlar çok tatlı biri sarışın diğeri siyahi iki cesur savaşçı. Beyler ise
biri lider vasıfları taşıyan diğeri ise ekibin iri kıyım güçlü kuvvetli abisi
diyebiliriz.
Oyunumuz tepe kamerası ile oynanıyor. Dört karakterimizden
istediğinizi seçebiliyorsunuz, iyi olan ise turlarda diğer karakterlerde
yanınızda oluyor. Böylece hayaletlerle daha rahat savaşabiliyorsunuz. yani tek
karaktere bağlı kalmayabilirsiniz. Hatta Sonraki turları oynadığınızda ise yine
istediğiniz karakteri seçebilirsiniz Her karakterin kendine göre kişisel
silahları ve el bombaları var tu geçtikçe level atlıyoruz ve bize verilen
puanlarla karakterlerimizi güçlendirebiliyoruz. Eğer isterseniz dört kişiye kadar
aynı eski atari salonlarındaki gibi oynayabilirsiniz. Tabii elinizde o kadar
gamepad var ise; (gamepad demişken oyun çok rahat şekilde gamepad ile
oynanabiliyor arkadaşlar.)
Oynanış kolay arkadaşlar silah kullanımı filan kolay zaten o
kadar çok zor bir oyun değil. Eliniz çabuk alışacaktır ben ilk oynamam da bile
hiç ölmedim. Zaten sık sık sağlık paketleri çıkıyor birde sık çıkan kontrol
noktaları sayesinde ilerlemek çile olmaktan çıkıp büyük bir keyfe dönüşüyor. Zaten
siz veya karakterleriniz ölse de hemen oracıktan başlıyor benim birkaç kere
yanımdaki avcılara olmuştu. Hayaletleri hayalet sensörü çalıştırarak
bulabilirsiniz. Turların sonunda ve aralarda da boss hayaletler çıkıyor bu
hayaletleri önce sersemletip sonradan hayalet kapanı ile yakalıyorsunuz. Turlarda
gizli objelerde var isterseniz onları da gezerek bulabilirsiniz. En büyük
sıkıntı ise sürekli silahla ateş edememeniz, zira bu gibi durumlarda silah
ısınıyor ve limitin düşüp silahın soğumasını beklemeniz gerekiyor.
Sonuç olarak orta boyutlu arcade atari salonu benzeri
arkadaşlarınızla eğlenceli vakit geçirebileceğiniz sizi sıkmayacak her daim
oynamak isteyeceğiniz bir oyun olan hayalet avcılarının en yeni oyununu sizlere
tavsiye ederim arkadaşlar. Yaptığım ön inceleme itibariyle bugünlük bu kadar
diyelim ama ileride oyunu bitirdikten sonra detaylı bir inceleme yapıp artılarını
eksilerini konuşuruz. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.
Merhaba oyun sever dostlar bugün en çok sevdiğim ve devamlı
youtube kanalımda ve blog sayfamda gördüğünüz hep destek verdiğim, bağımsız oyun
yapımcısı stüdyolarından biri olan Xibalba’nın piyasaya çıkardığı side
scrolling, platform aksiyon oyunu olan ve belki de en önemlisi Türkçe dil
desteği olan ( sadece arayüz ve alt yazılar) Militant adındaki aksiyon oyununun
ön incelemesini yapacağız.
Oyunda savaşçı bir karıncayı yönetiyoruz arkadaşlar. Yönettiğimiz
karıncayı yaşadığı yuvalarını yok etmeye çalışan termitler, arılar ve diğer
düşman böceklerine karşın verdiğimiz bir savaşı konu alan oyunumuzda savaşçı
karıncamızın kullandığı dörtlü silahlar ile önümüze çıkan düşmanları bertaraf
edebiliyoruz. Bu silahlarla ateş ederken dikkat edin zira silahlar çok çabuk
ısınıyor mümkün mertebe aralıklarla seyrek bir şekilde ateş etmeye çalışın,
ayrıca ısındığı zaman diğer iki silaha geçerekte saldırılarınıza devam
edebilirsiniz.
Oyuna girdiğinizde herhangi bir training filan yapılmıyor
ama size kullanmanız gereken tuşlar tek tek gösteriliyor. Zaten çok zor değil
hemen eliniz alışacaktır. Oyuna girmeden önce size iki seçenek sunuluyor
derecelendirilmiş oyun ve derecelendirilmemiş oyun diye, sakın
derecelendirilmiş oyunu seçmeyin arkadaşlar zira seçerseniz belli geri dönüş hakkınız
oluyor bu hakkınız bittiğinde ise game over oluyor onun için
derecelendirilmemiş oyunu seçin bu sayede sonsuz credits’iniz yani geri dönüş
hakkınız olur.
Oyunu isterseniz gamepad ile oynayabilirsiniz. Ama klavye
ile de rahatlıkla oynayabileceğiniz söyleyeyim zira hedefi Mouse ile
istediğimiz yere getirebildiğimiz için düşmanları vurmak hiçte zor olmuyor. Militant
2 kişi oynanabiliyor mu bilmiyorum, ama oynanıyorsa harika olur bence çünkü tam
o tarza hitap eden bir oyun bence. Böyle oyunları eski konsollarda ve atari
salonlarında 2 kişi çok oynardık mesela. Eğer bu oyun 2 kişi de oynanmıyorsa
çok büyük bir eksik bence, artık buna ileride oyunu bitirdikten sonra bakarız.
Oyunda ilerlemek kolay zira çok sık kontrol noktaları
çıkıyor ve yine sıklıkla sağlık iyileştiriciler çıkıyor. Sadece sıkıntı olan
şey düşman böceklerinin filan çok sıklıkla çıkması ve hakkınızı çarçabuk
bitirebilmeleri. Bir de turların sonunda boss savaşı var anlaşılan ben sadece
ön incelemede yaptığım boss savaşını görebildim. Çok zor ve sıkıcı yapmışlar
zira size devamlı saldıran böceklerin yanı sıra bir de dev bir haşere ile
uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Öldükten sonra tekrar geri geldiğinizde ise
yaratığın hakkı full olarak savaşmak zorunda kalıyorsunuz. İşte işin sıkıcı
tarafı da bu olmuş keşke hakkı kaldığı yerden devam etseydi daha iyi olurdu ve
sıkmazdı bence.
Tabii savaşçı karıncamıza yapacağımız geliştirmeler
sayesinde belki ileriki turlarda işimiz daha kolaylaşabilir. Bu geliştirmeleri
turlarda bulduğumuz kristaller sayesinde yapabiliyoruz, karıncamızın dört
silahını da çok kaliteli ve güçlü silahlarla güçlendirip düşmanlarımızı
kolaylıkla yok edebiliriz gibi gözüküyor. İnşallah umduğum gibi olur ve yeni
silahlar sayesinde boss böcekleri daha kolay öldürebiliriz. Artık gerisini de
ileride oyun bitirdiğimizde detaylı bir inceleme ile noktayı koyarız. Denemek isteyenlere
çok küçük boyutlu olmayan gamepad ile oynayabileceğiniz Türkçe arayüze ve alt
yazıya sahip olan side scrolling, platform oyunu olan Militant’ı denemenizi
tavsiye ederi. İyi oyunlar.
Son 10 yılı belki de en çok işgal eden ve piyasaya en çok
çıkan oyunlardan biri olan Assassin’s creed efsane oyunlar arasında yerini
çoktan aldı bile. İlk başlarda bu oyunun Prince of persia ile yarışamayacağını
daha iyi olamayacağını düşünüyordum, zira oyunu oynadıktan sonra ve tarihle
günümüz arasındaki ince çizgiye dayanan hikâyesini anladıktan sonra çok iyi bir
iş olduğunu ve öyle pek azımsanmayacak bir oyun olduğunu anladım. Abstergo adı
verilen şirketin mükemmel bir icadı olan animus adlı makine ile yapılan bir
bağlantı sayesinde o kişinin atalarını ne yaptıklarını görebilme şansı
olabiliyor. Bu işin tamamıyla bilim kurgu olan tarafı ve bu işin başrolünde ise
ana hikâyeden tanıdığımız ve ataları suikastçi olan desmond miles var. Abstergo
aslında gizemli bir güç olan cennetin parçası denilen bir şeyin peşinde. Bunlar
ana hikâyeden alıntılar tabii bir de ana oyunların yanı sıra bazı hikâye dışı
ara oyun niteliğinde oyunlar çıktı. Bugün de onlardan biri olan, aslında ilk
olarak ps vita’ya çıkan ama sonradan her ne olduysa bütün konsollara ve pc’ye
çıkan oyunu Assassin’s creed Liberation HD’yi inceleyeceğiz.
Bu hikâyemizin ana karakteri daha önceden hiç yönetmediğimiz
bir bayan karakter olan Afrika asıllı Aveline. Bu oyunda günümüz ile hiçbir
bağlantı yok ana oyunlarda gördüğümüz ve oynadığımız abstergo’da animus
makinesine kim bağlı? aveline’in anılarını kimin sayesinde görebiliyoruz? Onun
torunu kim? Gibi sorular havada kalıyor. Ben ilk başlarda ‘’herhalde oyun
ilerledikçe bir şeyler olacaktır’’ filan diye düşündüm ama bir şey olmadı.
Sadece bir ara bir anıyı birisi görmemem için bir şey yaptı. Daha sonra
vatandaş e’yi bulmalısın gibi bir uyarı verdi. Neyse yani oyun sadece
aveline’in hikâyesi diyebiliriz. Oyunumuzun kısaca hikâyesine değinip
mekaniklerine geçelim. Aveline küçük bir çocukken kaybolur daha sonradan
evlatlık olarak zengin bir aile tarafından alınır. Aveline çok şanslıdır köle
olarak değil de evlatlık olarak o aileye girmiştir ki o zamanda herkes köle
satıp almaktadır.
Aveline agathe adında bir suikastçıdan eğitim almıştır tabii
oraların nasıl olduğunu bilmiyoruz çabuk geçmişler oyuna koymamışlar.
Aveline’in ise amacı kölelere yardım etmek ve bu düzeni bir şekilde
değiştirebilecek adımlar atmak. Diğer yandan ise küçükken kaybettiği köle
annesini bulabilmek. Bu doğrultuda oyunumuz ilerliyor ve önceki oyunlardan
bildiğimiz takip görevleri, suikastler ve gizlilik içeren birçok ifa ediyoruz. Aveline’in
kıyafetini görevlerin içeriğine göre değiştirebiliyoruz. 3 ayrı kişiliğe
bürünebiliyoruz, biri zaten bildiğimiz suikastçi kişiliği diğerleri ise
hanımefendi ve köle kişilikleri aslında kişilik değil kostüm desek daha doğru
olur sanırım. Hanımefendi kostümü sayesinde birçok görevi yapabilirken ne yazık
ki kısıtlı silah ve hareket imkânı ile oynamak tam bir çileye dönüşebiliyor.
Köle kostümü ise bazı gizli görevleri yapmamıza ve kamplara sızmamıza olanak
sağlıyor.
Bu kostümleri giymek için haritada bulunan bazı soyunma
yerlerini satın almanız gerekiyor. Aynı şekilde aveline için değişik kostümler
ve silahlar da satın alabilirsiniz ama hepsi çok sınırlı ve ne yazık ki hepsi
aynı gibi. Aynı şekilde bu dükkânları da harta da açmak zorundasınız. Oyunda
karargâh gibi bir yerimiz de var ve bize yardım eden Gerald adında aveline aşık
olduğunu düşündüğüm sadık bir yardımcı. Oyun açık dünya olmasına rağmen harita
çok kısıtlı her ne kadar bir başka yere seyahat edip görevler yapabilsekte
herhangi bir gemi filan kullanamıyoruz. Sadece bataklıkta kano kullanabiliyoruz
o kadar. Ana görevlerimizin haricinde challenge niteliğinde yan görevler de
mevcut, bu görevleri de yaparak para filan kazanabiliyorsunuz. Harita da
bulunan hazineleri toplayıp paranızı çoğaltarak çoğu şeyi rahatça satın
alabilirsiniz. Karakter geliştirmesi bu oyunda yok yani aveline için herhangi
bir sağlık veya yetenek açma filan söz konusu değil.
Sadece tanınmamaya özen gösterin köle kişiliğinde oraya
buraya asılan posterlerinizi toplayarak suikastçi kimliğinizde ise bazı üs
düzey görvelilere rüşvet vererek kötü namınızı azaltabilirsiniz. Yine önceki
Assassin’s creed’lerde ki gibi yüksek bir yerlere çıkıp haritayı tam anlamıyla
açmak için senkronize etmelisiniz. Bir de oyunda ticaret sistemi diye bir şey
var onun tam ne olduğunu anlamadım daha doğrusu anlamak istemedim, zira
görevler ve yan görevler sıkınca çabucak bitse de kurtulsam dedim açık konuşmak
gerekirse. Oyunla ilgili işte karakterlerle filan alakalı bilgiler öğrenmek
istiyorsanız Database’e girip merak ettiğiniz şeyleri öğrenebilirsiniz.
Sonuç olarak grafikleri fena olmayan ama hikaye bakımından yetersiz
olan bir oyun var karşımızda. Oyunun senaryosu çok sığ ilerliyor ana hikayedeki
gibi günümüzle bir bağlantısı olmadığı için olabilir. Bütün Assassin’s creed
severlerin benim gibi bir sürpriz beklediklerine eminim, ama ne yazık ki o
sürpriz bu oyunda yok. Sadece oynamayan arkadaşlara ayıp olmasın diye
söylemeyeceğim hikayenin en can alıcı noktası olan kişiyi söylemeyeceğim. Aslında
ben başından beri o kişiden şüphelenmiştim. Aslında bu oyunu oynadıktan sonra
aklıma bir başka Ubisoft oyunu Farcry 3 Blood Dragon geldi. Oda sanki sırf alın
size Farcry eften püften yaptık ne olursa oynayın, Farcry işte. Ama öyle değil
işte aynı şey Assassin’s creed’ler için geçerli. Bence yapımcılar zırt bırt
oyun çıkaracaklarına biraz bekleyip adam gibi hikayeler hazırlayıp insanlara
birazcık bu oyunları özletip sunmalılar. Sadece para kazanmak adı Assassin’s
creed olan bir oyun çıkarmak bu doğrultuda hiçte doğru olmasa gerek.
Müzik ve sesler fena değil ama daha iyi olabilirdi. Çoğu şey
bir Assassin’s creed oyununa yakışı şekilde değil zaten keşke bu oyunu Dlc
olarak piyasaya sürselerdi de hep öyle kalsaydı. Oyunda en iyi şeylerden biri
diğer oyunlarda da olduğu gibi çevre ve karakter modellemeleri olmuş. Dövüş mekaniklerine
girmiyorum zaten artık dövüş sistemini bilmeyen yoktur sanırım. Oynanabilirlik o
kadar da zor değil daha önceden hiç Assassin’s creed oynamadıysanız bile bu
oyunu rahat oynayabilirsiniz. Çoğu şeyden sınıfta Assassin’s creed liberation
ne yazık ki çeşitlilikte de sınıfta kalıyor. Önceki Assassin’s creed’leri
oynadıktan sonra bu oyunun ne kadar boş olduğunu ve bu oyunun hikayenin
neresinde olduğunu ve neden piyasaya çıkarıldığına bir anlam veremiyoruz tabii
ama sonuçta adamlar parasına bakıyor sadece adı yeter felsefesiyle piyasaya
sürüyorlar. Tabii bir oyunun büyük fanları olunca adamlar taştan bile yapsalar
oyun milyon satıyor. Ne olursa olsun beğenen kadar beğenmeyen de vardır kim
bilir ama ben biraz bu oyunla ilgili yorumlara baktım öyle pekte iç açıcı
değil. Bende çok boş pasif ve sığ oyun olduğunu düşünüyorum puan versem 10
üzerinden 5 veririm. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.
Playstation oynadığım zamanlarda strateji oyunlarına hep
başka bir gözle bakmıştım. Ne bileyim sanki bu tarz oyunlar pc için yapılmış
zor, kazık oyunlardır diye düşünürdüm. Ta ki düne oyununu oynayana kadar. Aranızda
düne’u oynayan var mı bilmiyorum ama harikulade bir strateji, simülasyon oyunudur.
Az bir şey oynayayım diye bile başladığınızda size vaktin nasıl geçtiğini
anlamadan harika anlar yaşatabiliyordu. Ama konsollara düne gibi strateji
oyunları pek fazla değildi, sonralardan ps2 zamanlarında önceden hiç
oynamadığım çok eski bir oyun olan ve mazisi bayağı uzun olan Romance of the
Three Kingdoms’ın 11. Oyununu oynadım ilk başlarda oda bana zor gelmişti. Bende
kendi kendime ‘’nasıl oynayacağım bu oyunu? Bu oyun oynanmaz, çok zor ve
karışık gözüküyor?’’ gibi birçok soru sordum. Ama sonradan tutorial akabinde
biraz yavaş yavaş senaryolara bakarken elim iyice alıştı ve sonrasında bir hikâyede
oyun bile bitirdim. Bütün haritayı çok zorda olsa ele geçirmeyi başardım.
Bugün de yıllar evvel zor diye oynayamayacağımı sandığım ve
iki kere oyun bitirdiğim Romance of the Three Kingdoms’un piyasaya çıkan 13. Oyununun
ön incelemesini yapacağım. Aslında yılın başında çıkan bu oyun ilk olarak Japonca
ve çince olarak piyasaya sunuldu. Bununla beraber benim ilk aklıma ‘’acaba 12. Oyun
gibi mi olacak?’’ diye bir soru takıldı. Zira 12. Oyunun İngilizce versiyonu
çıkmamıştı. Bazı oyun sever arkadaşlar tamamı olmasa da belli bir bölümünü
kapsayan İngilizce bir yama geliştirmişlerdi. Ama beklediğim gibi olmadı ve
koei oyunun temmuz ayında İngilizce versiyonunun da çıkacağını duyurdu. Bize de
bu iyi haberin sonucunda beklemek düştü ve zaman aktı geçti oyun çıktı. Merakla
oynayıp ne gibi yenilikler var acaba diyerek oyunumuzun ön incelemesini yaptık.
Oyunumuzun menüsü çok sade olup hemen gözüme çarpan ve eski
oyundan hatırlamadığım yeni bir mod gözüme ilişti. Gerçi eski oyununu da
oynayalı epey bir zaman oldu. 12. Oyununu bile daha oynamadım aslında biraz da
yarı İngilizce yarı Japonca olmasından dolayı biraz imtina gösterdim
diyebilirim. Ama yine de ileride oynayıp incelemesini yapacağım. Neyse bu modun
adı hero bu modda size verilen üç krallıktan olan ve o krallığın kurucusundan
başlayıp başlarına gelen bütün olayları oynadığınız bir kronolojik bazlı hikâye
modu diyebiliriz. Oyunda tutorial veya traning tarzında bir mod koymamışlar 11.
Oyunda böyle bir mod vardı lakin bu oyunda yok.
Böylesine komplike, zor ve yavaş işleyen bir simülasyon, strateji
oyununda traning olmaması en baştan oyunda puan kırmama neden oldu. Oyunda arcade
gibi oynayacağınız mod ise main dediği ve belli kronolojik şekilde hazırlanmış
önemli savaşların olduğu senaryoların oynayabilirsiniz.
Oyunla alakalı o kadar fazla anlatacak şey var ki satırların
bana yeteceğini düşünmüyorum. Zira bu bir ön inceleme yazısı olduğu halde epey
uzattığımı düşünüyorum. bu oyun tarihi bir simülasyon oyunu olduğu için sizlere
birçok şeyi yapmanıza olanak veriyor. Kurduğunuz şehirlerde halkın refahını,
korumasını siz sağlamak zorundasınız. Ayrıca ordu kurup onları
güçlendirmelisiniz. Bazen başka lordlarla müttefik olup kendinizi sağlama
almalısınız. Bu arada hayvancılık ve tarımı ilerletmelisiniz. Uygulayacağınız politika
oyunda kaderinizi belirleyecek arkadaşlar onun için attığınız her adıma dikkat
edin. Size sadık insanlarla yola devam edin, sadakati düşük olanları yükseltmek
içinse hediyeler verin. Önemli kişileri evlendirerek onore edin. Dediğimi gibi
anlat anlat bitmez bu oyun çok komplike ve ayrıntılı bir oyun olduğu için uzun
uzadıya bir destan gibi yazılması gerekir. Böyle bir yazı da olursa haliyle insan
sıkılır, oyunu daha iyi anlamak için alttaki inceleme videomu izlemenizi
öneririm. Kaldı ki bu oyunun tam incelemesini ileride yapacak olsam bile her
şeyi anlatabileceğimi düşünmüyorum. İyi oyunlar.
Playstation oynadığım zamanlarda bir oyun ona çıkmadığı
zaman çok kızardım. İşte neden ‘’pc’ye çıkıyor da playstation’a çıkmıyor ki’’
filan gibi laflar veryansınlar ediyordum. Tabii bunu neye göre ayarlayıp hangi
konsola filan çıkaracaklarını bilmiyoruz. Adamlar belli anlaşma doğrultusunda
veya bazı şartlar koşulunda platformlara oyunları çıkarıyorlardır. Yıllar geçti
şimdi ise pc’de oyun oynuyorum yani şimdi de bir oyun çıktığında ‘’neden pc’ye
çıkmıyor’’ diye hayıflanıyorum. Mesela Bayonetta’yı pc’de oynamak en büyük
hayalim. Ama pc’de diğer konsollara nazaran bu durumu azaltabilecek ve çoğu
oyunu oynamamıza imkân sağlayan birçok Emülatör var. Bu Emülatörler sayesinde sayısız
oyunu pc’nizde sorunsuzca oynayabilirsiniz. Ben en çok 90’lı yılların o
mükemmel piksel piksel (benim kare kare dediğim ve blog sayfamın adının kaynağı
olan) oyunlarını yıllar sonra bu tarz emülatörler sayesinde oynayabildim.
Bu emülatörler arasında diğerlerine göre daha öne çıkan ve
daha yeni oyunları oynayabildiğimiz bence pc’ye en iyi şekilde optimize
edildiğini düşündüğüm ‘’PSP emülatörü’’. Bu emülatör sayesinde birçok kaliteli
ve sadece psp’ye çıkmış olan kaliteli ve 3 boyutlu oyunları kasmadan sorunsuz
şekilde oynamanıza olanak sağlıyor. Hatırlarsanız daha önceden Dynasty Warriors
Strike Force 2 (Shin Sangoku Musou Multi Raid 2) ve Tekken 6 oyunlarını
incelemiştik. Bugünde bir rastlantı sonucu denk geldiğim ve çok hoşuma giden 2
boyutlu beat’em up, anime oyunu ‘’Ikki Tousen Elequent Fist’’in incelemesini
yapacağız. Oyun çok hoşuma gitmişti gördüğüm zaman fakat bir problem vardı, ne
yazık ki oyun Japonca idi. Acaba sıkıntı olur mu diye düşündüm zira oyun çok
hoşuma gitmişti ve ben bu oyunu kesin oynamalıyım dedim kendi kendime. Daha önceden
birkaç Japonca oyun denemem olmuştu. Ps2’de metal slug’ın 3 boyutlu yarı Japonca
yarı İngilizce bir oyununu oynamıştım. Daha sonra psp emülatöründe Dynasty
Warriors Strike Force 2 (Shin Sangoku Musou Multi Raid 2) oyununu Japonca olmasına
rağmen bir yerlerden bulup buluşturduğum oyunun belki %40’ını filan ancak
çevirebilen İngilizce yama ile iyi kötü oynayıp oyunu bitirdim.
Aynısını bu oyun için yapıp İngilizce yama aradım ama ne
yazık ki bulamadım. Bende ‘’ne fark eder kaybedecek bir şeyim yok indirip bir
deneyeyim’’ dedim. Ama bunu oyunun düşük boyutunu gördükten sonra söyledim,
zira oyunun boyutu oldukça düşük arkadaşlar. Aslında çoğu psp oyununun boyutu
1gb’nin üzerinde. Neyse gelelim oyunumuza toplamda 18 karakter yönetebiliyoruz.
Bunların sadece biri erkek bazı karakterleri ise hikâye ve arcade modu
bitirdiğinizde açabiliyorsunuz. Mesela ben bir karakteri açmak için çok
uğraştım arcade modda bütün karakterlerle oyun btirdim. Ayrıca story modda ise
oynanan 3 senaryoda da 2 kez oyun bitirdim ama yine de o karakteri açamadım. Hâlbuki
internette yaptığım araştırmada arcade modda herhangi bir karakter ile oyun
bitirildiğinde açıldığı yazıyordu. Arcade modda her karakter ile 7 bölüm
oynayarak oyunu bitirebiliyorsunuz. Her bölümün sonunda boss karakterlerle
savaşıyorsunuz. Aslında bir nevi o eski atari salonlarındaki arcade ilerlemeli
oyunların çok benzeri diyebilirim.
Story modda ise deminde bahsettiğim gibi 3 senaryo
oynayabiliyoruz. Her okulla 6 bölüm oynayıp oyun bitirebiliyoruz. Burada karakter
seçme yok, gidişata göre size karakter veriliyor ve onunla oynuyorsunuz. Karakterlerinizle
değişik dövüş komboları yapabilirsiniz. Ve sağlık barımızın altında bulunan
limit dolduğu zaman daha doğrusu turuncu olduğu zaman güçlü saldırı veya
special attack yapabiliyorsunuz. L1 kare tuşlarına bastığınızda etkin
olacaktır. Oyunda level atlama var fakat herhangi bir yetenek geliştirme veya
item filan satın alma kullanma filan yok. Level 10 olduğunuz zaman ise 2. Bir özel
saldırınız açılıyor oda L1 üçgen tuşuna bastığınızda kullanılabiliyor. Bunun yanı
sıra arcade modu bitirdiğinizde değişik şeyler karakterinize özel resimler
sesler filan açabiliyorsunuz. Kostümler filan da var ama ben açamadım. Bunlara bakma
içinse menüdeki galeriye gitmeniz yeterli.
Oyun Japonca ben yapamam diye düşünmeyin menü en azından İngilizce.
Fakat story mod tamamıyla gibi Japonca olduğu için hiçbir şey
anlamayabilirsiniz. Benim için bir önemi yok ama sizin için var mı bilmiyorum. En
azından animesini izleyip konusu hakkında bilgi edinebilirsiniz. Zaten yaptığım
inceleme videosunu izlerseniz oyunun aslında çok basit fazla büyütülmeyecek
eğlencelik bir oyun olduğunu görürsünüz. Tur içinde sizlere tavsiyem arkanızı
kollayın zira düşmanlarınız sizi devamlı arkalı önlü markaj altına alıp
sıkıştırmaya çalışıyor bunun için her karakterde olan bir nevi küçük çaplı
patlama efekti gibi olan ve siz sıkıştığınız zaman imdadınıza yetişen gücünüzü
X tuşuna basarak devreye sokabilirsiniz. Fakat dikkat edin çünkü bu güç çok
etkili olduğu için aynı eski arcade oyunlardaki gibi kullandığınız zaman
birazcık sağlığınızdan götürüyor.
Oyun 2 kişi oynanabiliyor mu bilmiyorum ama
oynanıyorsa tadında yenmez zira arkanızı kollayacak birinin olması çok güzel
olur. Turları geçmek ise o kadar kolay değil çünkü ilk başlarda kolay olan
turlar git gide zorlaşıyor ve hardcore bir şekilde ilerliyor. Bir şeyi daha
altını çizip incelememin sonlandırmak istiyorum. Oyunda ölmemeye özen gösterin
zira sol alt köşede görünen kadar geri gelme hakkınız var. Bu arcade modda daha
fazla, benim bir kere başıma geldi ve bu yüzden o yeri sıfır hakla geçip oyun bitirmek
zorunda kaldım. Sonuç olarak 2 boyutlu arcade tarzı diyebileceğimiz Beat’em up
anime oyunu Ikkİ Tousen Elequent Fist’i sizlere tavsiye ediyorum. Hepinize iyi
oyunlar.
Çok sevdiğim oyun türlerinden olan hem boyutları küçük hem de
fazla sistem gerektirmeyen adına mini oyun dediğim tarzda kaç yapım inceledim
hiç sayısına bakmadım. Boyutları bu küçük oyunlar içlerinde hem gizem hem de
bol eğlence içeriyorlar, onun için çok cazip oluyorlar. Bundan sonra da tam gaz
böyle düşük boyutlu mini oyunları bulup buluşturup incelemelerini sizlere
sunmaya devam edeceğim. Bugün incelemesini yapacağımız oyun ise ‘’When in Rome’’
adından anlayacağınız üzere Roma’nın nasıl inşa olduğunu ve geliştiğini değişik
bir açıdan görebileceğiz.
Daha önceden birçok bu tarz oyunun incelemesini yapmıştık. Bu
oyunlar genelde Mouse hızı ve çabukluk gerektiren doğru tercihlerle zaman
bitmeden size verilen görevleri yerine getirdiğiniz strateji tabanlı
oyunlardır. İlk görevde training tarzı basit bir bölüm oynuyoruz, bize verilen
işçilerle değişik işleri ifa ederek görevleri tamamlayabiliyoruz. Toplamda 41
bölüm oynayabiliyoruz fakat son tur extra tur gibi bir şey aslında 40. Turda oyun
bitiyor. Bu oyunda da turlarda belli görevler var bu görevleri bize verilen
işçilerle tamamlamak zorundayız. Bu görevler turlara göre değişebiliyor kimi
zaman odun kırma olabilirken kimi zaman saman toplama gibi değişkenlik
gösterebiliyor. Bunun yanı sıra shop gibi ortalıkta olan seyyar satıcıdan
turlarda işimize yarayacak şeyler satın alabiliyoruz. Aynı zamanda istediğimiz
şeyi de satabiliyoruz.
Size verilen görevler ekranın üst orta kısmında gözüküyor. Yine
görev süresi ise ekranın sol üst köşesinde bulunuyor. Bu oyunda da en iyi
süreyi yaptığınızda diğer birçoğu mini oyunda olduğu gibi yıldızlar alıyorsunuz
en kötü tek yıldız alabiliyorsunuz. En iyi süreyi yapsanız bile iki yıldız
alabilirsiniz. Zira tek yıldız turların içinde gizli oynarken onu bulmak
zorundasınız. İyice sağa sola göz atın ipucu olarak ara sıra parlayarak size
yerini belli ediyor. Süreye biraz değinecek olursak yeşil limitte bitirirseniz
iyi sorun yok iki yıldızı kaptınız demektir lakin süre kırmızı limite gelirse
elinizi çabuk tutmalısınız zira süre bittiğinde ne yazık ki onca emeğiniz boşa
gidiyor ve bölüme tekrar baştan başlamak zorunda kalıyorsunuz.
Turlarda ilk başta erkek işçilerimiz varken ileriki turlarda
bayan çalışanlarımız da oluyor. Onlarla da yonca, zeytin vb şeyler
toplayabiliyoruz. Bize verilen bazı bonus yardımcılar bir nevi boostlar var. Bu
boostlar diğer oyunlardan hatırlayacağınız extra çalışan, zaman durdurma veya
2x erzak toplam gibi şeyler olabiliyor. Turlarda işin zor olan tarafı ise bina
inşa etmek çünkü binaya gerekli olan tahta ve taşı filan temin etmeniz
gerekirken bir de belli bir miktar para ama o parayı azımsamayın ayağı sizi
zorlayacak bir miktar çünkü. Hadi binayı kurduk bir de bu yetmiyormuş gibi
arada bir bazı binalarınız zarar görüyor ve o binaları tamir etmek zorunda
kalıyorsunuz. İşte bunun içinde bayağı uğraşıp iyi para toplamak zorundasınız.
Haritadaki bütün turlardan 3 yıldız alırsanız ne oluyor diye
sorabilirsiniz hiçbir şey olmuyor isterseniz 2 yıldız da alabilirsiniz yani
öyle herhangi extra bir şey filan açılmıyor arkadaşlar. Zaten haritada yıldız
gözüküyor fakat turlarda bulduğumuz ve geçtiğimizde bize verilen şey böyle
yakut tarzı bir şey aslında. Turlarda ikinci bir işçi almak istiyorsanız bile
bunu paranız varsa yapabilirsiniz. Zaten birçok şeyi para ile yapabiliyorsunuz.
Sonuç olarak pc’nize her daim oynayabileceğiniz yer kaplamayacak keyifli bir
oyun istiyorsanız ‘’When in Rome’’ sizlere kesinlikle tavsiye ederim. İyi oyunlar.
Japon tarihine ve mitolojisine oldum olası hep hayran olmuşumdur.
Nerede bir japon filmi, belgeseli veya animesi filan olsa pür dikkat izlerim. Oyunlarına
da hastayız zaten, bu ezelinden beri öyle bildiğiniz üzere. Zira oynadığımız ve
çoğu efsane olan veya büyük yankı uyandıran oyunların çoğunun arkasında japon
dostlarımız var. Mesela hatırlarım atari salonlarına gittiğimiz yıllarda çoğu
oyunda japon oyun yapımcılarının adını gördüğümüzde ‘’ vay be nasıl yapıyor
adamlar, helal valla’’ dediğimizi hatırlıyorum. Bugünde Retro babında
incelemesini yapacağımız oyun daha önceden ilk oyununun incelemesini yaptığımız
Japon tarihinin en karanlık savaşlarını konu alan ve o devire adını veren ‘’Sengoku
2’’yi inceleyeceğiz.
İlk oyunu oynayanlar veya benim incelememi seyredenler
bilirler arcade oyunlar çok basit ve oynaması kolay oyunlardır aslında. Zira bu
durum evde emülatörle çok kolay eğer yıllar önce atari salonunda ne yazık ki
işler hiç de öyle değildi. Jetonlarımız çok kıymetliydi ve her oyuna harcamak
istemezdik, bir de her nedense oyunda öldükten sonra continue yapmazdık başka
bir oyun oynayıp onu da bitiremeden salondan ayrılırdık. Ama bazı oyunlarda çok
usta olduğumuz için tek jetonla oyun bitirebilirdikte. Şimdi ise işler farklı
emülatörlerde sonsuz credits yani jeton alabiliyorsunuz. Ayrıca oyunu
istediğiniz yerde save yapabiliyorsunuz. Atari salonlarını bırakın hatırlayın evde
oynadığımız birçok konsolda zaten save yapamazdık. Mesela o kadar tusubasa da
ilerleyip save yapamazdık konsolu saatlerce açık bırakmak zorunda kalırdık. Ayrıca
sega megadrive’da da aynı sorun vardı.
Oyunu neorage emülatöründe İster gamepad ile ister klavye
ile kolayca oynayabilirsiniz arkadaşlar. İki kişi oynamak isterseniz de işiniz
daha kolaylaşır ve arkanızı koruyacak biri olması oyunu daha keyifli bir hale
getirir. Ben emülatörlerde gamepad ile oynuyorum zaten tuş kombinasyonları çok
karışık değil sizde hemen çözebilirsiniz. Zira bu gibi oyunlar birkaç tuşla
oynanıyor. Yine ilk oyundaki gibi kullandığımız güç babında değişebildiğimiz
formlar var. Birinin yine japon mitolojisinde yeri olan ve bence ps2’de ki en
iyi oyun olan okami olduğunu düşünüyorum. Diğer iki karakter ise bir Ninja kız
ve iri yarı sopalı bir savaşçı. Hakkınız öyle bazı arcade oyunlardaki gibi bir
sıkımlık değil limit halinde, bu sayede oyunu daha rahat oynayabiliyoruz. Oyun toplamda
4 bölümden oluşuyor, açıkçası ben daha uzun bir oyun bekliyordum ama
beklediğimden kısa çıktı. Zaten daha uzun olsa da bir şey far etmezdi. Zira sonsuz
jetonum ve istediğim yerde save hakkım var. Neyse sonuç olarak canınız her
sıkıldığında her türlü işletim sisteminde hiç kasmadan eğlenceli vakit geçirebileceğiniz,
benim için eski olması veya grafiklerinin kaliteli olması gerekmez diyorsanız eğer
oynamadıysanız‘’Sengoku 2’’yi kesinlikle denemenizi tavsiye ederim. İyi oyunlar
arkadaşlar.