90’lı yıllarda atari salonlarında mı oyun oynamak daha
keyifliydi? Yoksa şimdi mi sizce oyun oynamak daha keyifli? Tabii ki
teknolojinin gelişmesiyle beraber mükemmel grafikli ve destansı senaryolara
sahip günümüzdeki oyunlar diyeceksinizdir çoğunuz. Hele hele bir de arkadaş
ortamında oynuyorsanız atari salonu günlerini hiç mi hiç aramazsınız. Fakat benim
fikrimi soracak olursanız, atari salonlarının havası bambaşkaydı derim. Orada hiç
tanımadığınız insanlarla karşılaşıp kıyasıya bir mücadeleye girip adrenalin
dolu dakikalar geçirebiliyordunuz. Ve aman jetonum yenmesin diye bayağı
uğraştığınız olabiliyordu. Biz sırf bu yüzden usta olmadığımız oyunları oynamaz
boşta olan makineleri seçerdik ve biri karşımıza girecek olduğunda ‘’dur ben
oyun bitireyim sen sonra jeton atarsın’’ derdik.
Ben atari salonlarına oyun eğitim evi derdim. Şimdilerde
atari salonu yok varsa da ben bilmiyorum. Ama ps salonları filan var orada da
yakın bir hava olabilir ben pek gitmediğim için bir şey diyemeyeceğim. Neyse atari
salonlarıyla başlangıcı yaptık ve yine 90’lı yıllara damgasınız vurmuş ve atari
salonlarının vazgeçilmez oyunlarında biri olan Sengoku oyununu bugün Retro babında
incelemesini yapacağız. Adından da anlaşılacağı üzere günümüzle diyorum ama
tabii artık siz anlarsınız o 90’lı yıllar için günümüz diyorum. Japon tarihinin
en karmaşık ve kanlı dönemi olan sengoku günümüzle bir şekilde birleşiyor. Lanet
gibi bir şey var yani, bunun sonucunda bize de bu laneti yok etmek düşüyor.
Oyunda düşmanlarımızı pataklarken onları öldürdükten sonra
çıkan küreleri alarak değişik silahlara geçiş yapabiliyoruz. Ve bu silahları belli
bir süre zarfında kullanabiliyoruz. Her silahın kendine özgü efekti var, bazı
silahlar ryu’nun hadoken benzeri bir küre atarken kimisi sadece çift kılıç
olabiliyor. Ayrıca bazı savaşçıların ruhlarını alarak onları istediğimiz zaman
kullanabiliyoruz. Savaşçı ruhlardan biri yakından tanıdığımız bence ps2’nin en
iyi oyunu olan okami bir diğer adı ile amaterasu. Diğer savaşçılar ise bir
samuray ve adını bilmediğim bir diğer savaşçı Ninja. Bu savaşçıları ölene kadar
kullanabiliyorsunuz ama hak limitimiz olduğu için pek kullanmamıza izin
vermiyor düşman askerleri.
Oyun 6 bölümden oluşuyor her bölümün sonunda hemen hemen her
arcade oyunda olduğu gibi boss savaşı yapıyoruz. Oyunu neorage emülatöründe
oynayabilirsiniz. İsteyen gameped ile de oynayabilir. İsterseniz 2 gameped’iniz
varsa beraber oynayarak daha rahat oyun bitirebilirsiniz. Sonuç olarak o eski
atari salonu günlerini yâd etmek isteyen arkadaşlar için Sengoku’nun kesinlikle
oynanması gereken bir arcade oyun olduğunu düşünüyorum. İyi oyunlar.
Korsan hikâyelerini ne kadar seversiniz bilemem ama ben pek
sevmezdim, daha çok vurdulu kırdılı dövüş tarzı oyun ve filmleri tercih
ederdim. Fakat sonradan sizin de çok iyi bildiğiniz dünyada gişe rekorları
kıran jhonny deep’in fenomen bir karakter haline dönüşmesini sağladığı jack
sparrow ile hatırladığımız Karayip korsanları benim için kırılma noktası oldu. Böylece
korsanlara ve korsan filmlerine hatta korsan oyunlarına karşı artık ilgi duyar
olmuştum.
tabii korsan oyunu deyince ilk akla efsane oyun monkey island geliyor, bu oyunu oynarken benim hemen ilk aklıma gelen oyun oldu her nedense.İşte bugün ön incelemesini yapacağımız oyun korsanlarla
alakalı bir tıkla-ilerle, macera oyunu olan Nelly cootalot the fowl fleet. Bu oyun
da diğer tıkla-ilerle oyunları gibi Mouse ile karakterimizi imleç tıklamaları
ile belli bir alan içinde hareket ettirebiliyoruz. Bol diyalog ve bulmacalar
ise cabası. Oyunun Türkçe desteği yok, inşallah Türkçe yaması çıkar diyeli ama
bunun için biraz beklemek zorundayız. Ben beklemem İngilizcem fena değil
diyorsanız siz bilirsiniz tabii. Sağdan soldan bulduğunuz objeleri tanıtıp
bazılarını alabiliyorsunuz. Değişik işlerde bunları kullanabilirken ara sıra
bazılarını birleştirip kullanabiliyoruz.
Girdiğiniz mekânlarda zorlanmamak için ise sol üst köşede
bulunan soru işaretine tıkladığınızda size o yerdeki etkileşime geçip
tanıtabileceğiniz veya alabileceğiniz kısacası işinize yarayacak objeleri,
tabii hepsi değil bazıları öylesine konabiliyor, size gösteriyor. Bu sayede
sıkılmadan sadece işinize yarayacak objelere odaklanıp oyunu rahatlıkla
oynayabiliyorsunuz. Oyunun boyutu oldukça küçük arkadaşlar ve sistem gerektirmiyor.
Grafikleri 2 boyutlu olmasına rağmen çok kaliteli. Zaten bu tarz oyunlarda
bence çizgi-roman veya çizgi-film gibi yapılmasının daha mantıklı olduğunu ve
daha çok yakıştığını düşünüyorum.
Çoğu bu tarz oyunların incelemelerinde sürekli söylediğim
bir takım uyarılar var, belki beni takip edenler bıktı ama ben yine üzerinde
bir geçeceğim. Arkadaşlar bu tarz oyunlarda orta derecede olsa İngilizce bilmelisiniz,
ayrıca bulmaca çözmeye meraklı olmalısınız. Zira çoğu bu tarz oyunlarda bulmaca
vardır, çok bulmaca ve diyalog olduğu için genelinde bu oyunların aksiyon
olmadığından ötürü çoğu oyun sever arkadaşlar sıkılabilirler. Bir de belki de
en önemlisi sabır arkadaşlar bayağı sabırlı olmalısınız. Sonuç olarak 2 boyutlu
grafiklere sahip olmasına nazaran kaliteli çizgileriyle ve güzel hikâyesiyle
oynanmaya değer bir oyun olduğunu düşünüyorum.
Son yıllarda oyunlarda ‘’açık dünya’’ kavramını fazlasıyla
duyar olduk, bu kavram oyunun sınırlarını zorlayan ve geniş bir evrende
oynayabileceğimiz anlamına geliyor. Zira bazı oyunlarda bu mevcut, mesela mass
effect, veya star wars k.o.t.o.r gibi. Açık dünya oyunlar genelde online
oynayanları daha mutlu ediyor olsa da single player oynayanlar içinde zevkli
olabilecek durumdadır. Zira ana görevlerin yanı sıra yan görevler ve gezilmesi
görülmesi gereken mekânlar vardır. Tabii bu geniş evrende gezerken tabanlara kuvvet
gezemeyiz. Stalker’da nasıldı, her yere yürüyerek olmadı koşarak gidiyorduk. Bu
tarz oyunlarda kullanabileceğimiz değişik araçlar olabiliyor bu araçlarla görev
yerlerine çabucak varabiliyoruz. Açık dünya oyunları hem fps hem de third
person olabiliyor. Genelde ubisoft’un oyunlarına dikkat edin açık dünya oluyor
assassin’s creed, rainbow six, yeni çıkan the division gibi ve fps olana örnek
verecek olursak far cry diyebiliriz.
Far cry oyunları ubisoft’un fps oyunlara damgasını vurmuş
serilerinden biridir. Özellikle ilk oyunu, hatırlarsanız oyunu bizden biri olan
cevat yerli ve ekibi hazırlayıp piyasaya sürmüşlerdi. Fakat sonradan ubisoft
far cry adını satın alıp oyunu kendi bünyesinde başka bir stüdyoya teslim etti.
Art arda çıkan oyunlarla beraber 3 oyunun akabinde değişik bir havası olan
benim tahminim dlc olarak çıkacakken, artık ne olduysa bir şekilde vaz geçilip
ana oyun olarak piyasaya sürülen ‘’Far cry 3 blood dragon’’ oyununun
incelemesini yapacağız bugün. Oyunun far cry 3 ile hiçbir alakası olmadığını
söyleyerek incelememe başlamak istiyorum. Bu oyun 80’li yılların gözüyle
günümüze yani 2000’li yılların teknolojisine bir nevi geleceğe bakış
diyebiliriz. Hani geleceğe dönüşte uçan arabalar, cyborglar filan vardı ya işte
biraz terminator biraz robocop filan ekledik mi oldubitti.
Oyunda rex adında bir yarı robot yarı insan yani demin
bahsettiğim cyborg bir karakteri yönetiyoruz. Aynı far cry 3’teki gibi üsler
var bu üsleri ele geçirerek sizin olmasını sağlayabilirsiniz. Ve bu üslerden
çıkacak olan yan görevler ile bazı geliştirmeler yapabilirsiniz. Bu geliştirmeler
size verilen silahlardan ibaret. Extra şarjör, uzun namlu vb. geliştirimler
yapabilirsiniz. Tabii önce bu görevleri ifa etmelisiniz. Ayrıca bu üslerden
istediğinize direk ışınlanabiliyorsunuz. Oyunda araçlar var lakin çok fazla
değil jeep, jet ski ve bot haricinde bir araç göremedim. Silahlar ise robocop’un
tabancasına benzer bir silah otomatik bir makineli, yay, sniper, gutling gun,
el bombası, molotov cocktail gibi silahlar kullanabiliyoruz. Ayrıca oyunun
sonunda açılan killstar adındaki silah efsane diyebilirim. Zira attığınızı
patlatıyor, çok güçlü affetmeyen bir silah. Bu silahlardan sadece 4’dünü ekip
yapabiliyoruz.
Haritada gezerken yine far cry 3’teki gibi hayvanlar
saldırabiliyor, fakat bu hayvanlar konsepte uygun olarak cyborg. Bu hayvanlar
niye oyunda var onu da anlamış değilim zira 3’te hepsi işe yarıyor ve
geliştirmelerde bize yarıyorlardı. Bu oyunda ise hiçbir işe yaramadıkları gibi
işimize burnunu bol bol sokabiliyorlar. Bundan beteri dinozor gibi dev olan
dragon filan gibi hakları zor biten yaratıkların da olması. Bu yaratıklara dikkat
edin yoksa size dünyanın kaç bucak olduğunu gösteriyorlar. Bu yaratıkları cyber
heart denilen öldürdüğümüz düşmanlarımızdan aldığımız şeylerle uzak
tutabiliyoruz. Yine bu oyunda da karakter geliştirmeleri var, fakat bu geliştirmeler
level atladıkça kendi kendine aktif oluyor mesela sağlık limitiniz bayağı
uzayıp alt kısma bile geçiyor. Menüye girip data console’ a girdiğinizde ise
oyunla ilgili istatistikleri görebilirsiniz. Research data da oyundaki
karakterler, silahlar ve hayvanları görebilirsiniz. Ayrıca colectibles’a
girdiğimizde ise yine haritamızda bulduğumuz video teyp ve tv’leri ( ne işe
yaradıklarını bilmiyorum) görebiliyoruz. Ayrıca training de mevcut. Bilmediklerinize
oradan bakabilirsiniz. Sağlık şırıngaları bu oyunda da mevcut bunları
üslerinizdeki shoplardan alabilirsiniz. Ayrıca armor ve açılan haritaları
turlarda bulacağınız ve görevlerden kazanacağınız paralar ile açabilirsiniz.
Grafik bakımında 3. Oyun ile hemen hemen aynı olan
oyunumuzun hikâye de ise sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Zira çok kısa
olmakla beraber adeta alın size açık dünya bir far cry oyunu dlc çıkaracaktık
ama standalone yani ana oyun olarak çıkardık diyorlar gibi geldi bana. Tamamıyla
ticari mantık ile piyasaya sürülmüş bir oyun diyebilirim. far cry 3’ün adını
kullanarak hem de. Müzikler harika o yılların duymaya alıştığımız 16 bitlik
oyun müzikleri gibi harika müzikler var. Hasar, çevre ve karakter modellemeleri
3 ile aynı. Oynanabilirlik ise önceki oyunlardan hiçbir farkı yok zaten
killstar’ı aldığınızda karşınızda hiçbir şey duramaz. Dağ olsa yıkarsınız, o
derece güçlü bir silah. Sonuç olarak benim naçizane tavsiye sadece hikâye için
oynarım diyorsanız almayın derim. Ama bana fps olsun açık dünya olsun far cry
olsun da taştan olsun diyorsanız orasını siz bilirsiniz tabii. Oyunun küçük
boyutlu olması en güzel tarafı lakin Türkçe yaması yok. Bence oynayacaksanız da
önce yan görevleri yapıp bütün haritayı ele geçirdikten sonra ana hikâyeye
yüklenin derim. Hepinize iyi oyunlar.
Son yıllarda akıllı telefonların ve tabletlerin artmasıyla
beraber fiyatlarında epey ucuzlamasıyla hemen hemen herkesin elinde ya bir
tablet ya da akıllı telefon görür olduk. Birçok uygulama sayesinde eğlenceli ve
güzel dakikalar geçirebiliyoruz. Bol bol fotoğraf çekerken istersek sosyal
medyada takılıp istersek de değişik tarzda olan bir dünya oyundan istediğimizi
oynayarak vakit geçirebiliyoruz. Akıllı telefonlarla konuşmaktan veya
mesajlaşmaktan çok sanırım üstte saydığım şeyleri yapıyoruzdur herhalde.
Her neyse beni üstteki saydığım şeylerden en çok
ilgilendireni oyun kısmı oluyor. Gerek telefonlarınızda, tabletinizde veya PC’nizde
oynayabileceğiniz küçük boyutlu benim mini oyun diye tabir ettiğim çerezlik çok
sistem gerektirmeyen ve genelde aynı mekânlarda oynanan ve orta kalitede
grafiklere sahip olan oyunlardır. Bugünde
sizlere çok eğlenceli ve şimdiye kadar öncekilere pek benzemeyen bir mini oyun
olan ‘’ The juicer’’ adlı bir nebze olsun fps diyebileceğimiz komik mi komik
bir oyunun incelemesini sunacağım. Bu oyunda bir çiftçiyi yönetiyoruz
arkadaşlar sebze ve meyvelerinin çabuk yetişmesi ve onları hemen satıp para
kazanmak isteyen sabırsız bir çiftçi. Bunun için bir araştırma merkezine gidip yeni
hazırlanmış bir ilacı alır ve hemen o ilacı bahçesinde kullanır. Ama bu ilaç
daha ne yazık ki denenmemiştir. Bunun sonucunda meyve ve sebzeler canlanır ve
saldırgan olurlar. Bunun akabinde çiftçimiz bu durumu kurtarmak için kolları
sıvar ve hepsini yok etmeye karar verir.
Oyunun amacı arkadaşlar bize verilen silah ile bir nevi fps
şekilde bize saldıran meyve veya sebzeleri olabildiğince hızlı bir şekilde
vurarak ekranın sağ köşesindeki yeşil sıvı limitini doldurmak. Ama size verilen
süre dolmadan tabi ki. Turları geçtiğinizde bazı geliştirmeler
yapabiliyorsunuz. Bu geliştirmeleri turlarda vurduğunuz ve kazandığınız
paralarla satın alabiliyorsunuz. Bu geliştirmeler kullandığınız silah,
kalkanınız olan çitiniz ve kullandığınız el bombası oluyor. Ayrıca turlara
başlamadan önce el bombası satın alabilirsiniz.
Bunun yanı sıra alternatif silahlarda kullanabiliyorsunuz. Çift
namlulu bir tüfek bir de pompalı gibi çok güçlü hasar verme gücüne sahip bir
silah. Ayrıca turlarda oynarken de bazı size yarımcı olabilecek itemler
alabiliyorsunuz. Mesela saat işaretini vurduğunuzda ekstra zaman elde
ediyorsunuz. El bombası vurduğunuzda ekstra el bombası, mermi vurduğunuzda da
ekstra mermi kazanabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra kum saati işaretini
vurduğunuzda ise bütün size saldıran sebze, meyveler yavaşlıyor yani matrix’teki
gibi slow motion hareket ediyorlar, böylece hepsini daha rahat
vurabiliyorsunuz. Eğer onları vurmazsanız ne oluyor? ekranın sağ tarafındaki
sıvı limitini aşağı çekiyorlar. Süre biterse ne olur? Benim bir kere sürem
bitti, hiçbir şey olmuyor arkadaşlar sadece size verilen madalya bronz oluyor
yani en kötü süreyi yapmış kabul ediliyorsunuz.
Ayrıca bazen küçük bazen büyük deney tüpleriyle inen
sıvıları da vurmayı unutmayın onlarda limitinizi yükseltecek. Bir de bazı
turlarda sizlere değişik araçlarla topluca saldıracaklar. Bu saldırıları
yapmadan araçları bir şekilde patlatın. Bir de ters ok işareti olan simgeyi
elinizden geldiğince vurmamaya özen gösterin, zira sizin yönünüzü terse
çeviriyor. Yani sola silahı çevirecekken sağa döndürüyorsunuz bu da sizi bayağı
zor duruma sokuyor. Bazı turlarda ki bu turlar ileriki turlar bu turlarda
karınca sürüsü gibi sizlere saldırıyorlar ve mouse’le ateş ettiğiniz için
parmaklarınız bile yorulabiliyor ayrıca Kalkanlı olarakta size
saldırabiliyorlar ama sizde kalkan simgesi vurduğunuzda koruma alıyorsunuz. Oyunu
episode olarak oynayabiliyoruz ama bana kısa geldi oyun ben daha uzun bir oyun
bekliyordum doğrusu. Sonuç olarak küçük boyutlu, eğlenceli ve komik bir oyun
oynamak istiyorsanız ‘’The juicer’’i sizlere tavsiye ediyorum. İyi oyunlar.
Yine benim en sevdiğim ve hiç vaz geçemediğim sık sık
oynayıp sizlere incelemelerini sunduğum genelde diyaloglara dayalı bulmaca
oyunu diye tabir ettiğim tıkla-ilerle, macera oyunlarından biri olan ve piyasaya
yeni çıkan çizgi-roman kalitesinde grafiklere sahip ‘’The Interactive Adventures of Dog Mendonça
and Pizzaboy’’un ön incelemesini yapacağız.
Dog mendonça denilen adam sanırım dedektif gibi bir şey daha
doğrusu böyle metafizik türde olayları açığa kavuşturmaya çalışan hani hayalet,
peri garip yaratıklar filan var ya onun gibi şeyleri inceleyen bir dedektif
desek daha doğru olur sanırım. Bizim karakterimiz ise pizzaboy denilen
karakter, dog mendonça’nın yardımcısı sanırım. Ellerine gelen bir işi çözmeye
çalışırken başlarından geçen tuhaf olaylar silsilesini hep beraber görerek
oynayacağız. Yine diğer tıkla ilerle oyunlarındaki gibi faremiz ile tıklama yöntemiyle
karakterimizi yönlendirebiliyoruz. Belli objelere tıklayarak tanıyabiliyor
ayrıca bazılarını alabiliyoruz. Bunun yanı sıra bazı objeleri birleştirerek
oyunu ilerletip bulmacaları çözebiliyoruz.
Bol bol diyalogda yaptığımız oyunumuz da eğer sıkılırsanız Mouse
tıklayarak hızlı bir şekilde geçebilirsiniz. Bir de benim sık sık her yazıda
altını çizdiğim ve devamlı vurguladığım bir diğer özellik ise bazı oyunlarda gördüğüm
ve bu tarz oyunları oynayanlara bayağı kolaylık sağlayan, bulunduğumuz mekândaki
bir dünya obje varken bize sadece etkileşime geçebileceğimiz nesneleri gösteren
bir tuş. Bu örneği ilk secret files’ta görmüştüm girdiğiniz mekânda ‘’search
scene’’e bastığınızda size alabileceğiniz veya etkileşime geçeceğiniz nesneleri
gösteriyordu. Bu da işimizi kolaylaştırıp bizi sinir etmekten kurtarıyordu. Ama
ne yazık ki bu oyunda öyle bir tuş yok. Onun için her girdiğiniz mekânı
dikkatlice tarayın derim. Zira kaçırdığınız bir küçük obje yüzünden saatlerce
takılıp sıkılabilirsiniz.
Oyunun Türkçe desteği yok ama ileri de Türkçe yaması çıkar
mı bilmem zira bu tarz oyunları oynamak için orta derecede olsa İngilizce bilmek
gerekiyor. Ayrıca benim tavsiyem yine bu tarz oyunları oynamak için bulmaca
sever olmanızda fayda var. Çünkü bu oyunların genelinde bol bulmaca olur. Bulmaca,
diyalog filan demişken bu tarz tıkla-iler oyunlarını oynayacaklardaki belki de
bulunması gereken en önemli özellik ‘’sabır’’ olmalı. Zira bazı uzun diyaloglar
veya zor bulmacalar sizi çileden çıkarabilir onun için sabırlı olmalısınız. Neyse
sonuç olarak eğlenceli bir tıkla-ilerle, macera oyunu görmek istiyorsanız, (ayrıca
boyutu çok küçük arkadaşlar onu da hatırlatmadan geçmeyeyim.) ‘’The Interactive
Adventures of Dog Mendonça and Pizzaboy’’u sizlere tavsiye ediyorum. Hepinize iyi
oyunlar.
Çoğu oyun sever 2.dünya savaşı oyunlarını değişik tarzda
birçok kez oynamışızdır. Yeri geldiğinde fps bazen third person bazen macera
bazen de strateji olarak. Tabii ki savaş çok kötü bir şey keşke hiç savaşlar,
çatışmalar ve kavgalar olmasa ne kadar güzel olurdu. Sadece savaşlar, kavgalar
oyunlarda olsaydı, oynayıp geçseydik aynı filmlerde olduğu gibi ama ne yazık ki
biz ne söylersek söyleyelim boş. Bugün de incelemesini yapacağımız oyun 2.dünya
savaşı zamanlarında geçen bir strateji, aksiyon oyunu olan ‘’Men of war’’
Oyunumuz da 24 dolu dolu kısa
olmayan turlar oynayabiliyoruz. Rus birlikleri ile 9 tur, alman ve müttefiklerle
ise 5’er tur bir de bonus bölümde de 5 tur olarak oynayabiliyoruz. Oyun başlangıcında
herhangi training veya öğretici bir tur yok. Oynadıkça kendiniz öğreniyorsunuz,
ama önceden strateji oyunu oynayanlar zaten çok zorlanmayacaklardır. Fareniz ile
askerlerinizi veya birliklerinizi seçip belli bir noktaya tıklayarak
ilerletebiliyoruz. Herhangi bir bina kurma asker çıkarma veya bunun gibi
benzeri şeyler bu oyunda yok arkadaşlar. Size turlarda verilen birlik neyse
onları kontrol edebiliyorsunuz, ara ara checkpoint verdiğinde sizlere destek
birlikleri verebiliyor. Birliklerinize değişik emirler verebiliyorsunuz ekranın
altında bir dünya detaylı bir menü göreceksiniz bunları önce yadırgayabilirsiniz
ve bunlar ne işe yarıyor diye bilirsiniz ama boş bir mekânda bile bu komutları
deneyerek öğrenebilirsiniz arkadaşlar.
Ekranın sol alt köşesinde ki
menüde üst tarafta görevlere bakabilirsiniz, ayrıca oynadığınız haritaya
bakabilirsiniz. Bunun yanı sıra ipuçları ve iletilere bakabilirsiniz hemen
askerimizin resminin bulunduğu yerin sağında bulunan yerde ise adamlarımızın
silah ve cephanelerine bakabilirsiniz. Bu çok önemli arkadaşlar zira
askerlerinizin mermisi bittiğinde sap sap duruyorlar onun için her adamınıza
bol bol cephane verip işi garantileyin derim. Ayrıca otomatik ateşin yanı sıra
manuel ateşte edebilirsiniz veya el bombası atıp diğer silah veya araçlarda
kendiniz kullanabilirsiniz. Ayrıca yine sağda bulunan diğer araçlar ise size
bakabileceğiniz kutuları gösteren bir tuş bu tuşa bastığınızda size yerlerini
gösteriyor. Ayıca kendi askerlerinizi ve ölü askerleri gösteren tuşlarda
mevcut.
Ekranın sağ alt köşesindeki
bölümde ise yine birliklerimize vereceğimiz komut menüsü mevcut, askerlerinize
ateş et emrinin yanı sıra ateş etmeyin, eğilin tam siper yatın gibi komutlarda
verebiliyorsunuz. Ayrıca silah al mermi al veya bırak gibi komutları da
kullanabilmenizin yanı sıra mayın döşeme gibi emirleri de buradan verebilirsiniz.
Bir de öldürdüğünüz düşman askerlerinin üstünü arayarak gerek cephane gerek
silah alıp kullanabilirsiniz. Araçlara gelecek olursak size turlarda verilen
araçları kullanabiliyorsunuz demiştik bu araçlar hasar gördüğünde tamir edip
tekrar kullanabiliyorsunuz. İsterseniz bazı düşman araçlarını da
kullanabilirsiniz bazen bozuk olanları tamir ederek mesela. Bir de ağır
makineli veya top gibi silahları kullanabilmemizin yanı sıra bunları istersek 2
askerimizle istediğimiz yere konuşlandırıp ateş edebiliyoruz.
Oyunda her tur o kadar kolay değil
arkadaşlar zira bazı turlar gizli oynanması gereken turların yanı sıra birde
bazı turlarda savunma yapmamız isteniyor işte bu turlar gerçekten işkence
olabiliyor. Bu tarz turlar için size tavsiyem sık sık save yapmanız. Bazı turlar,
görevler o kadar uzun ki sıkıldığınız bile oluyor ama oyunun atmosferi ve
çatışma heyecanı o kadar müthiş ki size o sıkıntıyı hemen unutturuveriyor. Benim
de bazı turlarda çok takıldığım ve sık sık save yapmama rağmen geçemediğim ve
gıcık olduğum turlar oldu bu gibi turlarda cheats mod’u devreye soktum. Eğer sizde
bu oyunu oynamak isterseniz kesinlikle kurun derim. Kurulumu ise çok kolay
arkadaşlar öncelikle tarayıcınıza men of war cheats mode download yazın zaten
hemen site karşınıza çıkacaktır oradan küçük boyutlu olan dosyayı indirdikten
sonra oyunun içinde mods klasörünün içine indirdiğiniz dosyaları atın eğer mods
kalsörü yoksa siz bir klasör açın. Akabinde oyuna girip options’a girin mod
sekmesine gelin sol taraftaki cheats mod sekmesini sol tarafa ok yardımı ile
geçirin ve apply deyin. Turlara girdiğinizde sol orta köşede cheats mode
sekmesini göreceksiniz ve dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Daha detaylı
bilgi oyun inceleme videosunda mevcut arkadaşlar.
Grafik bakımından yılına göre
harikulade bir oyun bence aynı şekilde senaryo da çok hoşuma gitti. Aslında rus
birliklerini konu alan bazda bir oyun olsa da diğer birliklerle de oynarken geçen
özetler ve görevler mükemmel olmuş. Müzik ve seslerin harika olduğunu
söyleyebilirim, bunun yanı sıra çevre, karakter ve araç modellemeleri çok ama
çok güzel dizayn edilmiş. Bir de hasar modellemesine değinmeden geçemeyeceğim,
bina patlamaları ve yıkılma biçimi ayrıca patlama efektleri ve araç yok olma
modellemeleri müthiş derecede iyi hazırlanmış. Yapay zekâ iyi düşman askerleri
siperlerde sizinle saklanarak savaşıyorlar. Aptal aptal ortaya çıkıp size ateş
etmiyorlar. Oynanabilirlik çok kolay değil onu söylemden geçmeyeceğim her ne
kadar ilerledikçe oyunda epey tecrübeli bir hale gelsenizde canınıza
okuyabiliyorlar. Ve size bazı turlarda verilen bol asker veya tanklara filan da
güvenmeyin ona göre. Gerek çeşitlilik gerek aksiyon açısından doya doya
oynayacağınız bir oyun Men of war, hani bazı oyunlar vardır hiç bitmesin istersiniz
işte o oyunlardan bir tanesi. Çok şey var aslında anlatacak o kadar çok detay var ki bu oyun için illa
ki unuttuğum bazı noktalar vardır arkadaşlar onun için kusura bakmayın fakat
fazlasıyla uzattığımı düşünüyorum. Daha detaylı anlatım için alttaki inceleme
videosunu izleyebilirsiniz arkadaşlar. Hepinize iyi oyunlar.
Fps oyunlar hayatımıza girdi gireli hep bize en acayip gelen
ve aksiyon anlamında bizleri en çok tatmin eden türlerden olmuştur. Hatta söylenişini
hele hele Türkçesini devamlı tartışmışızdır. Yok öznel görüş,yok kişisel bakış filan
gibi. Eskiden hatırlarımda atari salonlarında ve daha sonrasında eski
konsollarımızda ördek avlama ve benzer oyunları bir silah yardımıyla oynardık
bunlarda fps oyunlardı aslında. Zaman içinde bazı oyunlarda silah gözükmeden
sadece vuracağımı hedefi gösteren bir nişangâh olurdu. Sonraları teknoloji
ilerledikçe grafikleri kaliteli modellemeleri harika silahları ekranımızda
görür olduk.
İşte bugün ön incelemesini yapacağımız oyunda üstteki fps
kriterlerine uyan kaliteli orta boyutlu enfes bir yapım olan ‘’E.T armies’’
aslında bu oyun sadece bir fps değil aynı zamanda çok kaliteli bir bilim-kurgu
ve aksiyon oyunu diyebiliriz. Bana oynadıkça kill zone oyununu hatırlattı. Eğer
oynayanlar varsa ne dediğimi anlamışlardır. Yine çoğu fps oyunundaki gibi
yapılan büyük bir savaş sonucunda dünya yok olmanın eşiğine gelir akabinde
nükleer saldırılar filan ve insanoğlu tükenecekken galakside başka
kaynaklar,gezegenlerde umudu ararlar. Filan fişman işte, oyunda unreal motoru
kullanılmış bu yüzden grafikler harikulade diyebilirim. Hikâye konusunda çoğu
fps oyunda olduğu gibi bu oyunda da pek bir şey beklemeyin derim.
Çevre, silah ve karakter modellemeleri çok hoşuma gitti. O kadar
yüksek boyutlu bir oyun olmamasına rağmen çok kaliteli iş çıkarılmış. En başta
güzel bir tabanca ve değişik bir makineli kullanabiliyoruz. Ayrıca öldürdüğümüz
düşmanlarımızdan da değişik bir otomatik silah alıp kullanabiliyoruz. Yanımızda
bir arkadaşımız daha var ve çatışmalarda bize destek veriyor. Bu arada
çatışmalar çok kaliteli dizayn edilmiş. Kaliteli bir bilim-kurgu,fps oyunu
oynamak istiyorsanız ‘’ E.T armies’’ tam size göre arkadaşlar. Heyecanı ve çatışmaları
yüksek dozda yaşayacağınıza emin olabilirsiniz. İyi oyunlar.
Yine eğlenceli ve grafikleri bir o kadar şahane hep şöyle
tabir ettiğim ‘’ çizgi film tadında’’ dediğim bol bulmacalı, diyaloglu ve komik
bir macera oyunu olan alman oyun yapımcısı Daedalic studios’un hazırladığı Deponia
doomsday’in ön incelemesini yapacağım. Daha
önceden 3 bölüm halinde piyasaya sürülen ve çok ses getiren oyunlarının
ardından bu 3 bölümün tek paket haline getirilmiş hali olan deponia the
complete journey’i piyasaya sürdüler. Ardından birkaç yıl aradan sonra 2. Oyun olan
doomsday’i çıkarttılar. Bakalım yeni oyunda önceki gibi ses getirebilecek mi?
Bu oyunumuzda da ilk oyundan tanıdığımız rufus’u
yönetiyoruz. Bu oyunda hem geçmişini hem de geleceğiyle ilgili bazı ilginç
olaylar yaşayan rufus’a bu yolda destek vererek diğer tıkla-ilerle oyunlarında
yaptığımız gibi yardımcı oluyoruz. Yine klasik Mouse hareketiyle yani
imlecimizi tıkladığımı yere rufus’u yönlendirebiliyoruz. Girdiğimiz mekânlarda
insanlarla diyaloglara girip bazı bilgiler alabiliyoruz ve bazı soruların
cevaplarını böylece elde edebiliyoruz. Yine sağdan soldan bulduğumuz objeleri
tanıtabiliyoruz veya onları alabiliyoruz. Ayrıca bazı objeleri birleştirip bir
yerlere kullanabiliyoruz. Bunu genelde sıkıştığınız da ve herhangi bir çıkar
yol bulamadığınızda deneyin derim.
Benim yine çoğu inceleme de üzerine düştüğüm ve devamlı
altını çizdiğim noktalardan biri ise bu tarz tıkla-ilerle oyunlarının çoğunda
olmayan fakat daedalic oyunlarında olan bir özellikten tekrar bahsedeceğim. Çoğu
mekâna girdiğimizde bir dünya obje ile karşılaşırız ve bu objelerden acaba hangisini
tanıtacağız veya alacağız diye kafamız karışırken benim önceden daedalic oyunu
olmayan secret files’ta gördüğüm bir tuşa bastığınızda size o ortamdaki
etkileşime geçilecek objeleri gösteren bir özellikten bahsedeceğim. Bu özellik
sayesinde hiçbir mekânda sıkılmadan, zorlanmadan rahatça oynayabiliyorsunuz.
Daha önceden syberia veya broken sword oynayanlar bilirler
bu özellik olmadığı için çoğu yerde bulamadığımız ufak bir parça yüzünden oyunu
ilerletemeyip krizler geçirdiğimiz ve çok canımızın sıkıldığı olmuştur. İşte Deponia
doomsday’de hatta çoğu daedalic oyunun da tek bir tuşla isterseniz klavyeden
space tuşuna eğer sadece mouse’la yapmak isterim diyen içinde farenizin
tekerleğine bastırdığınızda size o mekandaki etkileşim objeleri
gösterilecektir.
Grafik bakımından harikulade olan bu oyunumuzda gerek
müzikler gerekse ses efektleri harika olmuş. Bir de normalde bu tarz oyunlarda
pek aksiyon olmaz ama aralara ufakta olsa serpiştirilmiş. Espri ve komedi
düzeyi oyuncuyu sıkmayacak cinsten daha da oyunda kalmasını sağlayacaktır. Bunun
yanı sıra diyaloglar biraz sıkabilir ama farenizle tıklayarak konuşmaları hızlı
bir şekilde geçebilirsiniz. Bulmacaların ne kadar zor olduğunu ön incelemede
kestirmek zor ancak oyun bittikten sonra kesin bir yorum yapabilirim, ayrıca
oyun Türkçe dil desteği vermiyor. Ama ileri de yama yapan arkadaşalar olabilir
diye düşünüyorum. sonuç olarak kaliteli ve doyumsuz eğlencelik harika bir
macera oyunu istiyorsanız Deponia doomsday’i sizlere tavsiye ederim. Hepinize iyi
oyunlar.
Bugün sizlere defalarca kez yaptığım ve artık iyice pro usta
olduğum yeni çıkan tıkla-ilerle, macera oyunlarından biri olan ve grafikleri
çizgi sinema tadında bol eğlenceli ve komik bir oyun olan ‘’Heaven’s hope’’un
ön incelemesini sunacağım. Bu tarz oyunları çok oynadığım ve incelediğim için
artık nelere dikkat etmem gerektiğini eksiklerin en olduğunu ve yeniliklerin ne
olduğunu çok iyi biliyorum arkadaşlar. Gerçi bir oyuna ön inceleme yaparak not
vermek doğru değildir. Zira bir film düşünün sadece fragmanını izleyerek o
filme not verebilir misiniz? Tabii ki hayır, Filmin tamamını izleyip notunuzu
verebilirsiniz. Sadece ön inceleme yaptığımızda veya bir filmin fragmanını
izlediğinizde sadece ‘’ gördüğüm kadarıyla’’ fena değil veya harika veya kötü
bir filme benziyor diyebilirsiniz.
İşte bugün incelemesini yapacağımız oyunumuzun da ancak gördüğümüz
kadarıyla notunu vereceğiz. Aslında bir melek olan karakterimiz adını
hatırlamıyorum ne yalan söyleyeyim cennetten kovuluyor daha sonra düştüğü bizim
dünyamızda bir takım maceraya atılıyor. Yine sağdan soldan bulduğumuz objeleri
diğer tıkla-ilerle oyunlarındaki gibi tanıtabiliyoruz ve alabiliyoruz. Bunları kombine
yapabiliyoruz ve bazı yerlere kullanıp oyunu ilerletebiliyoruz. Ayrıca yine
diyalog yapabiliyoruz. Bulunduğumuz mekanlarda etkileşime geçeceğimiz objeleri
gösteren bir tuş bulamadım, hal böyle olunca işimiz de biraz zorlaşıyor ve her
girdiğimiz yerde etrafı didik didik aramak zorunda kalabiliyoruz.
Heaven’s hope’un şimdilik anlatılacak özellikleri bu kadar
önceden de dediğim gibi oyunun tamamını bitirdikten sonra tam anlamıyla
artılarını, eksilerini verip derecelendirebiliriz. Ne tür yenilikler var
eksikleri neler, bulmacalar kıvamında mı, diyaloglar sıkıcı mı gibi.. her neyse
eğlenceli güzel vakit geçirebileceğiniz kaliteli bir oyun oynamak istiyorsanız ‘’heaven’s
hope’’u sizlere tavsiye ediyorum arkadaşlar. Hepinize iyi oyunlar.
Fps oyun kavramı yıllardır bildiğimiz bir kavram. Açılımı first
person shooter olan bu tarz oyunlarda karakterimizin bakış açısı ile
oynayabiliyoruz. Ve kullandığı silahları sadece görebiliyoruz. Bu tarz
oyunların zevki bir başka oluyor tabii ama bazı oyunlarda özellikle korku
oyunlarında büyük sıkıntılar doğurabiliyor. Neden mi? Arkanızı göremediğiniz
için sürekli arkanızı kollamanız gerekiyor ve devamlı acaba arkadan bana bir
şey saldırır mı? Diye düşündüğünüz de çok oluyor.
İşte bugün de fps olarak oynayabileceğimiz ve arkamızı
kollamamız gereken içinde çeşitli türleri bir arada bulunduran, fps, korku, aksiyon,
rpg, bilim-kurgu içeren ve erken erişim de karşımıza çıkan ilk oyunuyla oldukça
beğenilen ‘’ Dead effect 2’’nin ön incelemesini yapacağız. İlk oyunuyla android
ve ios işletim sisteminde gördüğümüz dead effect sonradan pc’ye gelmişti. Oldukça
başarılı bir oyunun ardından 2.oyun kaçınılmaz olmuştu. Yine ilk olarak mobil
platformlara çıkan oyun sonunda pc’ye erken erişimde çıktı. Yine bu oyunda
kaldığı yerden devam eden bir hikâyemiz var. Ben ilk oyunu daha oynamadım ama
2. Oyunun başından sanki bunu algıladım diyebilirim.
Bu oyunda başlamadan bize 3 değişik karakter sunuluyor. Teki
iri yarı ağır makineli kullanan bir asker. Diğeri bayan bir savaşçı, bir diğer
asker ise sadece elinde kılıçları olan bir samuray veya Ninja herhalde. Yine ilk
oyundaki gibi geliştirmeler yapabiliyoruz. Karakterlerimize değişik güçler ve
yetenekler alabiliyoruz. Ayrıca ilk oyundaki gibi çok sağlam birçok kaliteli
silahı da alarak kullanabilme imkânımız var. Bana hem ismiyle hem de
yazılışıyla dead space’i hatırlatan bir oyun oldu aslında. Artı uzayda bir
gemide olması ve zombi gibi ve değişik yaratıkları yok etmemizle beraber bu
inancım daha da arttı. Yani dead effect’e dead space’in fps oyunu desek yeridir
diyebilirim.
İlk oyunu oynamadığım için 2. Oyunla mukayese edemeyeceğim
ama grafik bakımından çok kaliteli bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca hikayesi
çok sürükleyiciye benziyor. Müzikleri ve ses efektleri bir fps,korku oyunu için
oldukça güzel. Ama fps,korku’nun yanı sıra silahınız olduğu için bazı silahsız
ilerlenen korlu oyunlarındaki gibi sıkılmayacaksınız. Zira bu oyunun içinde
rpg, shooter yani önünüze geleni indireceğiniz ve bilim-kurguyu,aksiyonu bol
bol yaşayabileceğiniz ende fps oyunlarından biri diyebilirim dead effect 2
için. Daha erken erişimde ama siz bilirsiniz biraz daha bekleyip hatalar
giderildikten sonraki beta sürümünü bekleyebilirsiniz arkadaşlar. Ama her ne
olursa olsun ‘’Dead effect 2’yi kesinlikle oynayın derim arkadaşlar. Hepinize iyi
oyunlar.
Son yıllarda çıkan büyük boyutlu oyunlar hayli canımızı
sıkmaya başladı. Zira aylarca beklediğimiz oyunların çıktıktan sonra
indireceğimiz zaman boyutunu gördüğümüzde gözlerimizin fal taşı gibi açıldığı
çok olmuştur. Beklediğimizin aksine inanılmaz büyük boyutlu olup indirmekte
bile tereddüt etmişizdir. Ama bazen hiç beklemediğimiz şekilde bazı oyunların
tahmin ettiğimizden daha küçük boyutlu olanları da olmuştur tabii. Hal böyle
olunca teselliyi küçük boyutlu eğlencelik ama grafikleri güzel ve bize keyifli
dakikalar geçirtebilecek oyunlarda bulmuşuzdur.
İşte bugün incelemesini yapacağımız oyunda size demin
bahsettiğim kriterleri içinde barındıran eğlencelik çok ama çok küçük boyutlu
grafikleri eski Retro arcade oyunları anımsatan ‘’gunman clive’’. Oyunumuz western
tarzında olmasına rağmen bol aksiyonlu ve atlamalı zıplamalı bir platform oyunu
diyebiliriz. Adı clive olan kahraman kovboyumuzun sevdiceğini kötü kalpli
haydut bozuntularu kaçırır ve bizim clive’da durur mu hiç hemen onların peşine
düşer ve güzel sevgilisin kurtarmak için bu maceraya balıklama atlar. Oyunda toplamda
20 tur var fakat bu turlarda zaman karşı yarışıyoruz. Turları ne kadar hızlı
geçersek iyi olur, ama çok iyi süre yapsanız bile herhangi bir madalya veya
açılan bir şey filan yok. Yani öylesine yapmışlar sanırım, isterseniz yavaş
yavaş süreye bakmadan da oynayabilirsiniz. Süre kötü olsa da çok önemli değil.
Turlarda ilerlerken değişik silahlar alabiliyoruz takip eden
mermisi olan tabanca, üçlü atış yapabilen veya kocaman mermi atabilen
tabancalar kullanabiliyoruz. Tüfek, bomba filan kullanma yok arkadaşlar. Sağlığımız
azaldığında ise öldürdüğümüz düşmanlarımızdan çıkan pastayı almanız yeterli. Eğer
tur içinde ölürseniz checkpoint sistemi olmadığı için ve turlar çok uzun
olmadığı için ne yazık ki baştan başlıyorsunuz. Tur geçtiğiniz zaman otomatik
kayıt yapıyor arkadaşlar onun için dert etmeyin. Her 5 urun sonunda boss savaşı
yapıyoruz. O kadar zor olmayan ama çokta kolay diyemeyeceğimiz türden olabiliyor
bu savaşlar.
Oyunda ilerleyip karşınıza çıkan düşmanı öldürdükten sonra
geri dönmeye kalkarsanız o düşman tekrar karşınızda peyda olabiliyor. Onun için
fazla geriye dönmeden yani arkanıza bakmadan ilerleyin derim. Bazı turlarda çok
sıkıcı şekilde atlama zıplamalar var ara sıra elimin epey terlediğini
hatırlıyorum. Bir de çoğu tur birbirine
benziyor, aralara değişik turlar, bonuslar filan eklenebilirdi bence. Bir de
kovboy dediğin ata biner bu oyunda 20 tur oynamamıza rağmen hiç böyle bir tur
yok. Sadece son tura yakın uzayda bir rokete binip oynayabiliyoruz o kadar. Ama
olsun bu kadar küçük boyutlu bir oyun olmasına nazaran yine de çok ve uzun
turları olan iyi bir oyun diyebiliriz.
Grafikleri kendine göre oldukça iyi olan, hikâyesi basit olmasına
rağmen eğlenceli ve platform oyunlarından hoşlananlar için görülesi bir yapım
olmakla beraber kaliteli müzikleri olan ve ara ara da olsa sıkmasına rağmen,
sırf küçük boyutlu olduğu için gunman clive’a katlanılıp oynanması gereken bir
oyun olduğunu düşünüyorum. Bir de düşman yapay zekâsı oldukça basit olmuş çok
sıradan robotmuş gibi hareket ediyorlar. Sonuç olarak büyük boyutlu oyunların
hakim olduğu şu günlerde ben küçük boyutlu eğlenceli ve pc’mi kasmayacak bir
oyun oynamak istiyorum diyorsanız işte o zaman ‘’gunman clive’’ tam size gör
arkadaşlar. Hepinize iyi oyunlar.
Son yıllarda gördüğümüz diziler ve filmlerin ya bir kitaptan
ya da çizgi-romandan uyarlama olduğunu biliyoruz. Artık bayağı popüler olan ve
şu sıralar bolca kullandığımız kelimelerden biri olan ‘’hollywood artık özgün
bir yapım bulamıyor, onun için ya kitaplardan ya da çizgi romanlardan olmadı
oyunlardan esinleniyorlar’’ diyoruz. Ee gerçek bu, aslında bu durum sadece Hollywood
için geçerli değil. Aynı zamanda bizim film ve dizilerimize baktığımızda da
aynı şey geçerli. Bunların bazılarının bu kitaptan veya romandan uyarlama
olduğunu duyduğumuzda bile ‘’ Aaa demek öyleymiş’’ gibi tepkiler
verebiliyorduk.
İşte benim aslında çizgi-roman uyarlaması olan fakat bundan çok
sonra haberim olduğu ‘’The walking dead’’in sadece dizisinde haberdardım. Daha sonra
çıkan oyunları özellikle telltale’in değişik oyunlarda denediği kısmen
tıkla-ilerle ve diyaloğa dayalı yapımlarıyla biz oyun severlerden tam not
almayı başardı. Aslında bu değişik oyun tarzı tekniğini telltale game birkaç oyunda
denedi. Bu oyunlarda grafikler çok kaliteli değilken hikâyeye önem verilmesi
ilerleyişi yaptığımız diyalog ve sorulan sorulara belli zaman zarfında
verdiğimiz cevaplarla yönlendirmemiz gibi bazı mekanikler vardı. Bugün ise telltale
games’in mini seri olarak piyasaya sürdüğü walking dead’in fenomen
karakterlerinden biri olan michonne’un hikayesinin ön incelemesini yapacağız.
Yine önceki telltale games’in walking dead’ini veya diğer
oyunlarını oynadıysanız bu oyunda da hiç zorlanmayacaksınız demektir. Zira oyun
mekanikleri bire bir aynı. Yine karşımıza çıkan ekranda bazen hızlı hareket
edip belirli bir noktaya tıklayarak tepki verebiliyoruz. Bu tepki kimi zaman
ateş etme olurken kimi zaman zombilerden kurtulma olabiliyor. Ayrıca tuşlara
seri şekilde bastığımız yerler de olabiliyor, onun için eliniz her daim hazır
beklesin derim. Bir de diğer en önemli unsurlardan biri yazımın önceki safhalarında
bahsettiğim diyalog. Değişik karakterlerle diyaloglara girip sorular
sorabiliyoruz, ayrıca onların bize sorduğu soruları da belli zaman zarfında
cevaplıyoruz. Ve verdiğimiz cevaplara göre karşımızdaki karakteri bizim ona
verdiğimiz cevaplarla bilinçlendirip oyunun gidişatını şekillendirebiliyoruz.
Yine grafikleri aynı olan ama hikâye bakımından her ne kadar
dizide michonne’un biraz da olsa geçmişinden bazı sahneler göstermiş te olsa bu
mini seriyi göz ardı etmemek gerekir bence. Oyun için her ne kadar tıkla-ilerle
dense de ben bu tanımlamayı tercih etmiyorum, zira klasik tıkla-ilerle oyunları
daha çok macera oyunlarıyla özdeşleşmiştir. İçinde aksiyon, gerilim ve stres
dozajı yüksek olanı çok nadir görülür. Ben daha çok kısmen tıkla-ilerle oyunu
demeyi tercih ediyorum. Bu benim bakış açım tabii ki. Sonuç olarak yine bölüm
bölüm çıkacak zevkli, eğlenceli bir maceraya atılacağımız ilginç bir walking dead
oyunu bizleri bekliyor. Hepinize iyi oyunlar.
Retro oyunlar bence oyunların şahıdır. Fikir babası ve
öncüleridir. Zamanın da atari salonlarında ve akabinde evde değişik birçok
konsolda oynadığımız arcade oyunlar kim derdi ki yılar sonra milyon dolarlık
film bütçeleriyle yarışacak, hatta geçebilecek diye. Eskiden öylesine vakit
geçirmek için, eğlence amaçlı oynadığımız bu yapımlar şimdi inanılmaz
grafiklerle ve harikulade hikâyelerle karşımıza çıkıyorlar. Tabii ben eski
oyunları çok önemsediğim için ve bunlara Retro,nostalji adı altında inceleme
yaptığım için bazı arkadaşlar grafikleri beğenmeyip ‘’bunlar ne böyle ya’’
diyebiliyorlar. Bu oyunlar şimdi oynadığınız o yüksek bütçeli oyunların
temelidir, babasıdır arkadaşlar onun için o eski arcade oyunlara vefasızlık
yapmamalıyız.
Evet, bu önsöz gibi
yaptığım açıklamadan sonra gelelim bugünkü incelemesini yapacağımız Retro arcade
oyunumuza. Oyunumuzun adı mutant nation, adından da anlaşılacağı üzere mutant
yaratıklarla savaştığımız karşımıza garip garip canavarların geldiği bir oyun. Normalde
iki kişilikte oynanabilen oyunumuzu isterseniz tek kişide oynayabiliyorsunuz. Bu
tarz oyunların çoğunda iki kişilik oynamak mümkün zaten. 6 bölümden oyunumuzda
her turun sonunda yine diğer arcade oyunlardaki gibi boss savaşları yapıyoruz. Karakterimizin
değişik süper güçleri var bunları sağdan soldan bulduğunuz harfler ile
kullanabiliyorsunuz.
Oyunu neorage emülatöründe oynayabilirsiniz arkadaşlar
ayrıca elinizde gamepad var ise ister arkadaşınızla isterseniz de kendi
başınıza rahatlıkla oynayabilirsiniz. Ben hemen hemen her defasında
hatırlatmama rağmen bir kere daha aklınızda olsun belki bu yazıyı ilk defa
okuyorsunuzdur diye bir defa daha tekrar edeyim. Arkadaşlar f11 tuşuna basıp
enter’a bastığınızda oyunu kaydedip tekrar kaldığınız yerden devam etmek için
ise f12 tuşuna basıp enter’lamanız yeterli. Oyunda emülatör sayesinde sınırsız
credits eski tabirle jeton alabildiğimiz için ölümsüz gibiyiz. Rahat rahat
stres filan yapmadan bir yüklenmede bil bitirebilirsiniz.
Sadece mutant nation değil nerage emülatör gibi diğer
emülatörlar sayesinde yüzlerce hatta binlerce oyunu oynayabilirsiniz. İnternet2te
koleksiyon yapılmış yerler gördüm. Ama siz yok sadece bu oyun gibi sevdiklerimi
oynasam bana yeter diyorsanız o tabii sizin bileceğiniz iş arkadaşlar. Ben sonuçta
incelemesini yapıyorum, zaten yıllar evvel bitiremediğim ve içimde bir ukde
olarak kalan sonunu görmek istediğim oyunları ismini hatırlarsam bir şekilde
bulup oynayıp bitiriyorum. Daha böyle çok oyun var. Mutant nation diğer arcade
oyunlar gibi olmasa da çok sade ve basit gibi görünse de eğlencelik bir
ilerlemeli dövüş oyunu diyebiliriz, hepinize tavsiye ederim arkadaşlar. İyi oyunlar.