Bugün platform oyunlarından vazgeçemeyenler için değişik
eğlenceli ve bir o kadar da gizlilik içeren bir oyun olan ‘’calvino noir’’
oyununun ön incelemesini yapacağız. Oyunumuz eski bir filmden uyarlanarak sanal
dünyaya aktarılmış. O bakımdan hikâye olarak çok şey beklemek bizim en tabii
hakkımız.
1930’ların o mafyaların her yere hâkim olduğu adaletin zayıf
ve tecelli etmediği zamanlarda geçen oyunumuzu 2 boyutlu olarak adlandırdığımız
kamera açısıyla oynayabiliyoruz. Değişik mekânlara giderek bazı kişilerle
diyaloglara girerek gitmemiz gereken yerlere gidip görevleri yerine
getirebiliyoruz.
Bu arada oyun Türkçe destekli, böyle olunca işimiz daha
kolay oluyor ve hikâyeyi, görevleri anlayarak ve ne yapmamız gerekiyorsa onu
özümseyerek yapmamıza olanak veriyor. Oyunda ilerlerken elimizde bir fener var
onu karanlık mekânlarda kullanarak yolumuzu daha rahat bulabiliyoruz.
Lamba’nın yanı sıra başka bir item veya silah filan yok,
ileriki turlarda kullanabiliyor muyuz? Bilmiyorum. Bir de bazı bölümlerde
gizlilik işin içine giriyor. Ortalıkta gezen bekçilere yakalanmadan görevleri
yerine getirmelisiniz. Evet, silahınız yok ama saklanabileceğiniz yerler var. Ekranın
altında üzerinde engel işareti olan göz işareti çıktığında anlayın ki oraya
saklanarak bekçilerden korunabilirsiniz.
Ayrıca arkadan sessiz bir şekilde yaklaşarak bekçileri
etkisiz hale getirebilirsiniz. Karşılarına çıkıp dövüşmeye sakın kalkmayın zira
sizi hemen öldürürler, hiç affetmezler. Yürürken bile dikkatli olun çünkü ayak seslerinizi
duyabiliyorlar, eğer başlarının üstünde limit çıkarsa anlayın ki bir şeyler
döndüğünden şüphe ediyorlardır demek, hemen bir yere girip saklanın.
Bunun yanı sıra bazı bölümlerde çift karakter
yönetebiliyoruz. Ve karakterlerin kendine özgü yetenekleri olabiliyor. Bir karakter
bekçileri etkisiz hale getirebilirken diğer mekanik eşyaları veya bazı araçları
kullanabiliyor.
Sonuç olarak ‘’calvino noir’’ düşük boyutlu ve pc’nizde
sistem gerektirmeyen eğlenceli ve güzel zaman geçirebileceğiniz bir oyun. Ayrıca
Türkçe olması da cabası. Eğer güzel vakit geçirmek istiyorsanız ve o eski mafya
hikayeli filmleri seviyorsanız bu oyunu kesinlikle kaçırmayın oynayın derim. Hepinize
iyi oyunlar arkadaşlar.
Aksiyon, dövüş ve savaş oyunları hep ilgimizi çekmiştir ve
bizi en çok eğlendiren, vaktimizi harcatan oyun türlerinden olmuştur. Savaş,
dövüş bunlar hiç güzel şeyler değil tabii ki, fakat sadece sanal alemde kalmak
şartıyla yaşamadan, görmeden olmaz.
Bugün de incelemesini yapacağımız oyun bol bol dövüş ve
aksiyon barındırıyor. Her defasında söylediğim, en sevdiğim oyun stüdyolarından
biri olan koei firmasının oyunlarından biri olan ‘’dynasty warriors strike
force 2’’ oyununu inceleyeceğiz. Oyunun İngilizce sürümü olmadığı için derme
çatma ingilzce bir yamayla oynayabiliyoruz.
Bu arada oyunun adı multi raid 2 diye geçer. Herhalde japonya’daki
ismi öyle olsa gerek. Neyse oyunumuzun analizine geçelim. Oyunumuzun öncelikle
psp’ye çıktığını ve benimde bu oyunu emülatör ile oynadığımı hatırlatayım. Evet,
önceden dynasty warriors oynadınız mı bilmem? Lakin çok zevkli ve eğlendirici
bir oyundur.
Strike force ise biraz daha değişik bir tür diyebiliriz. Zira
iki oyunu ayrı kategorilerde tutmakta ve ona göre analiz edip incelemekte fayda
var. Dynasty warriors daha tarihi savaşları ve olayları ele alırken strike
force biraz daha fantastik ve mitoloji ile beraber işin abartılmış hali
diyebiliriz. Bu oyunda yine dynasty warriors’da olmayan şey yeni ve önceki
hiçbir koei oyununda çıkmamış olmaları. Bazıları var ama hiç olmayan yepyeni
karakterlerde mevcut.
Bunlar ilk çin imparatoru shi huang di, çin tarihinin en
büyük savaşçılarından biri olan xiang yu, ayrıca, yu ji, mu wang ve wang gibi
ilk bu oyunda yönetebildiğimiz savaşçılar var. Bu oyundaki hikâyemiz ise biraz
warriors orochi’ye benziyor. Shi huang di diriliyor ve bütün çin topraklarını
ele geçirmek için üç krallık savaşçılarının hepsine meydan okuyor. Bizim savaşçılarda
durur mu hemen savaşa girişiyorlar.
Oyunumuz böyle bir şekilde başlıyor ve akabinde bir şehrin
içinde gezebiliyoruz. Burası bizim yapacağımız savaşlar öncesi yani turlara
girmeden önceki karakterlerimizi güçlendireceğimiz üssümüz diyebiliriz. Burada turları
oynadıkça karakter açabiliyoruz ve dört kişilik bir takım oluşturabiliyoruz. Oyunumuzda
level atlama sistemi mevcut, level 100’e kadar gidiyor. Lakin ben yapamadım net’ten
bulduğum save dosyasıyla oynayabildim.
Kendi üssümüz olarak kabul ettiğimiz yeri biraz daha size
ayrıntılı anlatmak istiyorum. S.room: buraya itemlerinizi bırakabiliyorsunuz ve
istediğiniz zaman geri alabiliyorsunuz. shrine: buradan da açtığınız
karakterleri takımınıza dahil edebiliyorsunuz. Guru: ekibinizin ihtiyaç
duyabileceği bütün itemleri buradan temin edebiliyorsunuz. Fakat bazı şartlar
var. Bunlar diğer geliştirmeler içinde gerekli turlarda bulduğunuz çeşitli
taşlar ve o itemin veya silahın gerekli leveli ayrıca her oyunun olmazsa olmazı
para olmadan hiçbir şey satın alıp kullanamazsınız.
Craftman: burada ise silahlarınızı güçlendirmek için bazı
itemler takabiliyorsunuz. Merchant: adından da anlaşılacağı üzere satıcı
diyebiliriz. Fakat öyle değil, daha çok takasçı diyebiliriz. Zira sizdeki
itemleri başka itemlerle takas edebiliyorsunuz ve böylece ihtiyacınız olan
itemleri böylece kullanabiliyorsunuz. Weapon: buradan ise levelimiz yetebilen
silahları alarak karakterlerimizle kullanabiliyoruz.
İnform: buranın tam olarak ne işe yaradığını ne yalan
söyleyeyim bende anlamadım. Zaten başta yazdığım gibi oyunun büyük çoğunluğu Japonca,
şimdi diyeceksiniz ki ‘’neden oynadın kardeşim Japoncaysa?’’ diye. Evet, biliyorum
ama dynasty warriors serilerini çok seviyorum ve tek oynayamadığım oyunları
strike force olanlar. Neyse turlara girmek içinse öncelikle board’dan free mod niteliğindeki
turları oynayabilirsiniz. Hem böylece karakterlerinizi güçlendirmiş olursunuz. Ayrıca
iki kişi oynayın derim. Daha çok eğleneceksinizdir emin olun.
Board’ın yanı sıra gate’den ana hikâyeyi oynayabilirsiniz. Hikâye
ise iki bölümden oluşuyor. Yine shrine’da bunu yin&yang olarak
görebilirsiniz. Ve istediğiniz turlara buradan gidebilirsiniz. Bazı turları
oynadıktan sonra şehrinizde panda veya küçük bir kız ya da dikilen bir adam
bulabilirsiniz. Bunlar: genelde sizin işinize yarayacak şeyler panda ile
konuşun evet biraz tuhaf gelebilir ama öyle bazen item verebiliyor bazende
extra tur oynatabiliyor. Küçük kızda da aynı şey olabiliyor. Dikilen adamlar
ise şöyle sizin şehrinizin bir yönetim şekli var ve siz her dükkânınızın yerine
bir yönetici atamalısınız. Neden mi? Zira o yerlerinizin gelişmesi açısından,
eğer geliştirmezseniz hiçbir yeni ve güçlü item ya da silah açamaz
modifiyelerden yoksun kalırsınız.
Biraz da turlara değinelim, dört karakterinizin her şeyinden
siz mesulsünüz ama turlara girdiğinizde onlarda sizi korumakla mesul. Zira turlarda
çok iyi savaşıyorlar. Bu oyunda da diğer oyunlarda olduğu gibi musou var ama
önce düşmanşları yok ederek doldurup önce fury moda geçiş yapmalısınız akabinde
doldurduğunuzda musou çekebilirsiniz. musou’yu veya fury modu yapmak için üçgen
ve çarpı tuşlarını kullanıyoruz.
Yine silahlarınıza güç sağlamak için defans veya atak için
kare ve çarpı tuşlarına basabilirsiniz. Ayrıca karakterlerinize sağlık
kullanarak onları koruyabilirsiniz ama korkmayın ölseler bile hemen geri
geliyorlar önemli olan siz ölmeyin. Ama sizde korkmayın zira geri gelme
limitiniz var. Turların içinde iken ekranın sağ altında bir daire göreceksiniz
işte o bitene kadar turları oynayarak geçebilirsiniz.
Bu oyunda devamlı yazımın başında da belirttiğim gibi
mitolojik ve uçuk şeyler görebilirsiniz. Evet devamlı uçan bazıları küçük
bazıları dev bazıları ise boss niteliğinde birçok düşman. Ama sizde uçan düşmanlarınıza l1 tuşuna
basarak hedef alıp uçabilirsiniz. Ayrıca karşılaştığımız big bossların yani shi
huang di ve xiang yu gibi karakterlerin yaratık formu da var onlarda bayağı
devler ve hakları çoklu. Artık takımınızdaki güçlendirerek bu yaratıklarla kıyasıya
savaşa girebilirsiniz.
Sonuç olarak psp emületöründe olduğu ve nostalji kapsamında
bakmak gerekirse grafiklerinin orta halli olduğunu söyleyebiliriz. Hikâye ise
yine önceden yazdığım gibi warriors orochiye çok benziyor. Yani sıradan
diyebiliriz. Özgün değil. Müzik ve sesler yine diğer dynasty warriors
oyunlarıyla aynı eğer değişik varsa bile çok yeni yok diye düşünüyorum. Oynanabilirlik
çok kolay değil, zira diğer dynasty warriors’ları düşünecek olursak
kıyaslamayın derin. Yani ben bütün dynasty warriors’ları oynadım bunu hayli
hayli oynarım derseniz bittiniz. Ben de öyle sanmıştım ama duvara tosladım. Ama
canınız sıkılmasın istiyorsanız zorluk seviyesini en alta getirdiğinizde rahat
rahat oynayabilirsiniz.
Ayrıca bazı karakterler ne yazık ki açmak çok zor ben
internetten bulduğum tam açılmış save dosyaları sayesinde görebildim ve
oynayabildim siz de isterseniz benim gibi yapabilirsiniz. Evet, çok uzun bir
yazı oldu. Bende bu kadar süreceğiniz tahmin etmiyordum. Neyse arkadaşlarınızla
da oynayabileceğiniz bol aksiyon içeren tarihi aynı zamanda mitolojik ve tuhaf
yaratıklarla savaştığınız bir oyun olan dynasty warriors strike force 2’yi (
multi raid 2) size kesinlikle tavsiye ediyorum arkadaşlar. Hepinize iyi
oyunlar.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber, develer tellal iken atari salonları varmış. Evet, biliyorum çok saçma bir başlangıç oldu, ama aklıma böyle bir açılış yapmak geldi. Neden mi? Bugünkü size tanıtacağım veya incelemesini yapacağım oyunumuz bundan yıllar önce çıktığı ve oynayabildiğimiz için.
Sanki bana asırlar geçmiş gibi geliyor üzerinden, ama bazen sanki dünmüş gibi bazı hatıralar canlanıyor gözümün önünde. Harçlıklarımızı jeton alarak bitirirdik ve en güzel, zevkli oyunlarda uzun süre oynayarak verdiğimiz paranın karşılığını almaya çalışırdık. Birçok oyun vardı, çok oyun gördüm, oynadım, bitirdim. Fakat bitiremediğim oyunlarda olmadı değil, hep içimde kalmıştır. ‘’ulan şu oyunu bir bitiremedim’’ diye.
Hâlbuki iki kişi oynadığımız halde bir, iki tur geçtikten sonra nalları dikerdik. Muhtemelen kaldığımız yerden devam edelim de jetonumuzu harcayalım diye zorluğunu yükseltiyorlardı. Neyse bugünkü oyunumuzda marvel’in gücü olmayan ama intikam ateşi ile yanan ve gözü hiçbir şey görmeyen ‘’punisher’’ın en eski arcade oyunu.
İlerlemeli olarak oynayabildiğimiz oyunumuzda istersek demin yazdığım gibi iki kişi de oynayabiliyoruz. İkinci karakterimiz ise yine çok tanıdık bir isim. Eskiden birlikte orduda savaştığı ‘’nick fury’’ evet s.h.ie.l.d’in başı nick fury. Oyunumuzda aslında silahtan çok dövüş ederek düşmanlarımızı hallediyoruz. Zaten bildiğiniz gibi bu tür arcade oyunlarda pek çeşitlilik olmaz.
Ama yine de kısa da olsa birçok çeşitli silahı kullanabiliyoruz. Punisher’in iki özel gücü var. Biri el bombası atarak düşmanları temizliyorsunuz, diğeri ise yerde ryu’nun yaptığı kelebeğe benzer bir hareket yaparak sizi sıkıştıran düşmanlarınızı alt edebilirsiniz. 6 çok uzun olmayan tur oynayabiliyoruz. Bir bonus tur var. Yukarıdan fıçılar düşerken belli süre zarfında bu fıçıların hepsini vurmaya çalışarak puan kazanmaya çalışıyorsunuz.
Her turun sonunda boss savaşı yapıyoruz. En büyük düşmanımız ise yine tanıdık bir isim olan ‘’kingpin’’. Oyunu mame emülatöründe oynadım ve gamepad ile çok rahat şekilde oynayabilirsiniz. Ayrıca büyük ekran tv’niz varsa tam ekran yaparak da oynayabilirsiniz.
Eğer benim kısa da olsa canım sıkılır diyorsanız oyunu kaydedip sonradan kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Oyun içinde iken ‘’shift’’tuşuna basılı tutarken ‘’f7’’ tuşuna basın size nereye kaydetmek istediğiniz sorulacak. Sizde istediğiniz bir rakamı seçerek kaydedebilirsiniz. Daha sonradan kaldığınız yerden devam etmek için ise yine ‘’f7’’ tuşuna basarak atadığınız sayıya basmanız yeterli.
Sonuç olarak iki kişi de beraber olarak oynayabileceğiniz zevkli düşük boyutlu, eğlenceli bir Retro oyunu olan punisher’ı sizlere kesinlikle tavsiye ediyorum. Eğer yapamadığınız veya takıldığınız yerler olursa bana ulaşarak sorularınızı sorabilirsiniz. Hepinize iyi oyunlar.
Bugün çok değişik ve dramatik bir hikâyesi olan alternatif
bir oyun, daha doğrusu benim deneysel oyun diye tabir ettiğim içinde aksiyon
bulunmayan, yavaş işleyen bir macera oyunu inceleyeceğiz. Oyunumuzun adı ‘’beyond
eyes’’ hemen hikâyesini anlatarak incelememize giriş yapalım.
Yönettiğimiz küçük kız bir havai fişek gösterisi sırasında
kaza sonucu gözlerini kaybeder. Fakat tam anlamıyla değil, yani belli bir
mesafeye kadar az da olsa görebilmektedir. Bunun akabinde önceden oyun oynayıp
koşturan küçük kızımız artık ne yazık ki oyun oynayıp koşamayacaktır.
Bu olayla beraber tüm dünyası kararır, artık tek dostu nani
adındaki kedisidir. Ama nani çok yaramazdır hiç yerinde duramaz devamlı bir
yerlere gider ve bizim küçük kızımızın başını bela olmaktadır. Kızımızın yanında
hiç kimse olmadığı için ona ilerlemesinde biz yardımcı oluyoruz.
Önceden de yazdığım gibi tam anlamıyla görme duyularını
kaybetmemiş, onun için belli yerleri görüp hareket edebiliyoruz. Yönlendirme
tuşları ise çoğu oyunda olduğu gibi w,a,s,d tuşları ile herhangi bir obje ile
etkileşime girmek için de boşluk tuşunu kullanabiliyoruz. Yaramaz kedimiz nani’yi
ararken başka hayvanlarla da karşılaşıyoruz.
Mesela: kargalardan kızımız korkuyor. Zaten ellerini
üşüyormuş gibi vücuduna kavuşturduğunda korktuğunu anlıyorsunuz. Ayrıca kargalar
karakterimizi korkutmakla kalmıyor yolunu da tıkayabiliyorlar. Bu durumlarda
başka çıkış yolu bulmak zorundasınız.
Kızımız göremediği için koşamıyor haliyle yavaş yavaş
ilerlemek zorunda kalıyoruz. Bu da bazı oyun sever arkadaşları sıkabilir. Oyunda
sadece kargalardan korkmuyor bunun yanı sıra trafikten ve arabalardan da çok
korkuyor sevimli kızımız. Onları göremediği için karanlık bir canavarmış gibi
hissediyor.
Sizin yapabileceğiniz ise trafik lambasının düğmesine basıp
arabaları durdurarak kızımıza yardım etmek. Ve onu oradan hemen uzaklaştırmak. Oyun
devamlı bu şekilde mi ilerliyor bilmiyorum, acaba ileride başka birileri
çıkıyor mu bilmiyorum. Zira diyaloğa hiç rast gelmedim.
Sonuç olarak film olsa harika dedirtecek bir senaryoya sahip
dramatize edilmiş ve ilginç hüzünlü bir hikâyeye ortak olmak istiyorsanız ‘’beyond
eyes tam size göre diyebilirim. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.
Her zaman kıyamet sonrasını anlatan senaryoları olan filmler
ve oyunlar ilgimizi çekmiştir. İçinde hep bir gizem ve merak uyandıran gidişat
vardır. Acaba bundan sonra ne olacak? Ne yapacağız şimdi? Nasıl hayatta
kalacağız? Kimler bize sahip çıkacak ve yardım edecekler? Gibi soruları bu tarz
hikâyelerde aklımıza bol bol getiririz.
Bugünkü ön incelemesini yapacağımız ‘’submerged’’ (batık)
oyunu da bu tarz bir oyun diyebiliriz. Oyunumuzun hikâyesi ise şöyle: gizemli
bir şehrin tamamıyla su altında kalmasından sonra balıkçı kayığı ile o şehire
gelen miku ve yaralı kardeşinin hayatta kalma hikâyesi diyebiliriz. Evet,
yönettiğimiz karakterimizin adı miku neden olduğunu bilmediğimiz şekilde
kardeşi karnından ağır bir yara almış. Oyunun daha öncesini bilmediğimiz için
kardeşinin neden yaralandığı ve şehrin neden böyle hale geldiği tam bir muamma.
Belki oyunun ileriki safhalarında bununla ilgili görseller
veya yazılar görebiliriz. Oyuna başladığımızda ise bize verilen görevleri
yerine getireceğiz. Oyunun Türkçe olduğunu da söyleyeyim, bu sayede hiç zorluk
çıkarmadan sizden istenilenleri yerine getirebileceksiniz. Oyunumuzda kendine
has açık dünyası var ve bu dünyada buraya geldiğimiz balıkçı kayığımızla gezebiliyoruz.
İlk başta kardeşinin yarasını sarmak için tıbbi gereçler
arıyoruz. Daha sonradan ısıtmak için ateş vs. sonradan ne olacak bilmiyorum. Kayığımızla
gezerken dürbünümüzle etrafı gözetleyip yer belirleyerek şehrin gizemine ait bilgiler
ve değişik şeyler toplayabiliyoruz. Ayrıca değişik birçok hayvanlarla da haşır
neşir olabiliyoruz. Dev balinalardan tutunda kayığımızı takip eden yunuslara
kadar envai çeşit hayvan görebiliyoruz.
Oyun da başka insanlar filan var mı bilemiyorum. Tabii bunu
öğrenmemiz için oyunda ilerlememiz gerekiyor. Aslında bana ilk başlarda i am
alive oyununu hatırlattı, lakin i am alive oyunun da insanlarla kavga
edebiliyoruz. Ama bu oyunda ne yazık ki kavga dövüş filan yok. Bir nevi hayatta
kalma oyunu diyebiliriz.
Binalara tırmanırken
de aklınıza prince of persia veya assassin’s creed gelecektir zira çok
benzerlik gösteriyor. Ayrıca motoru da devamlı kullanamıyoruz anladığım
kadarıyla haritada belli noktalarda bulunan pervane simgelerini toplamalısınız.
Yine haritada bulunan erzakları da toplamak zorundasınız. Zaten oyun fazla
karışık değil hemen çözeceksinizdir, hem de Türkçe destekli olması işinizi daha
da kolaylaştıracak.
Grafikleri kaliteli, hikâyesi gizemli, ruhumuza işleyen
müzikleri ile adeta kıyamet sonrası yaşanan bir hayatta kalma macera oyunu
oynamak istiyorsanız ‘’submerged’’ tam size göre diyebilirim arkadaşlar. Hepinize
iyi oyunlar.
Bugün çok eğlenceli ve bir o kadar da sinematik kalitesi
yüksek bir oyun olan ‘’kings quest’in ön incelemesini yapacağız. İlk başta her
ne kadar tıkla-ilerle oyunlarına andırsa da tam anlamıyla bağlantılı diyemeyiz.
Zira karakterimizi klasik tıkla-ilerle oyunlarındaki gibi mouse’umuzla
yönetmiyoruz. Normal yön tuşları kullanarak ilerletiyoruz.
Aslında ben klasik tıkla-ilerle oyunu sanmıştım fakat
oynamaya başladıktan sonra sadece telltale’in yaptığı oyunlardaki gibi anlık
seçim yaptırdığı zamanlarda tuşlara bastırıyor. Bu anlarda çok dikkatli
olmalısınız çünkü sizden bazı tuşlara hemen basmanız istenebiliyor. Onun için
eliniz her zaman tetikte olmalı.
Oyunumuz ilk başta sevimli gandalf benzeri bir dedemizin
torunları olduğunu tahmin ettiğim çocuklara anlattığı bir hikâyeyi sesinden
dinleyerek oynadığımız bir açılışla başlıyor. Adeta disney çizgi-filmlerinde
gördüğümüz karakter ve çevre modellemelerine benzeyen oyunumuzda maceranın yanı
sıra aksiyon ve komedi de mevcut. Ara geçiş videolarıyla da oyunu daha zengin
bir içeriğe dönüştürmüşler.
Bu oyunumuzda bölüm bölüm çıkacak arkadaşlar 5 bölüm olarak
tamamlanacak. Oyunda herhangi bir silahımız filan yok sadece sağdan soldan
bulduğumuz objeleri bazı yerlere kullanarak bulmaca tarzı şeyleri çözerek
ilerleyebiliyoruz. İşin aksiyon kısmı ise yazımın başlarında da bahsettiğim anlık
tuş seçimi yaptırdığı zamanlar. Bu zaman zarfında mesela eğilmeniz için s
tuşuna basmanız gerekiyor veya normalde kullanamadığınız yayınızı size çarpacak
olan bir sarkıtı vurmak için hemen kullanmanız gerekebiliyor.
Macera tamam aksiyon tamam bir de komedi eklenmiş oyunumuza
ufak espri niteliğinde bazı sahneler konmuş bu da oyunun daha eğlenceli bir hal
almasını sağlamış. Zaten karakterimiz biraz şaşkın bir tipe benziyor evet
şaşkın ama bir o kadar da cesur. Zira oyunun başında girdiğimiz mağarada bir ejderha
uyumakta, bizim amacımız ise sihirli bir aynayı ondan bir şekilde alabilmek. Ee
bu o kadar kolay değil tabi ki. Bir de aklıma bu oyunu oynarken her nedense
hobbit filmi gelmedi değil.
Bazen mağarada kendimize yol açmak için ses yapmak zorunda
kalıyoruz bu esnada ejderha uyanabiliyor, sizin yapmanız gereken ise yanınızda
bulunan bir yatağa girerek saklanmak. Evet, yanlış okumadınız o esnada size
yakın olan yatağa ejderhaya yakalanmamak için girip kurtulabiliyoruz.
Sonuç olarak macera, aksiyon ve komedinin sinematik bir
yapımla harmanlanmış hali diyebiliriz ‘’kings quest’’ için grafikleri de son
derece kaliteli diyebilirim. Ayrıca müzikleri de çok hoş. Uzun zamandır oyun
oynamayan arkadaşlar varsa gerçekten kaliteli bir oyun bekliyorlarsa hatta
beklemeyenler içinde bu oyunu kesinlikle tavsiye ediyorum. Hepinize iyi
oyunlar.
Atari salonları bir döneme damga vurmuştu. Aldığımız harçlıklarımız
jetonlara yatırıp en beğendimiz ve bize kolay görünen oyunları oynamaya
çalışırdık. Yani aldığımız jetonların hemen bitmemesi için uzun soluklu oyunlar
seçmeye özen gösterirdik. Zaten popüler oyunlar genellikle dolu olurdu, bizde
sıra beklemek zorunda kalırdık. Ama o oyunda ustaysak hemen oynayan kişinin
karşısına geçip kıyasıya bir mücadeleye girişirdik.
Zaten o oyunu
bilmeden jeton atıp birinin karşısına geçmek tam anlamıyla aptallık olurdu. Neyse
açılışı maziden yapayım istedim. Epey atari salonu görmüş ve bir dünya oyun oynamış,
bitirmiş biri olarak böyle bir giriş olsun istedim. Zira bugünkü oyunumuz Retro
arcade bir oyun yani atari salonu oyunu. Ama sega’nın konsollarından birine de
çıkmış bir oyunu.
Adı disneyland olan bir atari salonunda fazla dolu olmayan
bir oyun ararken bulmuştum ‘’alien storm’u’’ önce pek hoşuma gitmemişti lakin o
zamanlar 2 kişilik ilerlemeli oyunlar çok hoşumuza gidiyordu. En yakın arkadaşımla
devamlı boş bu tarz oyunlar arıyorduk, bir gün ‘’alien storm’a’’ denk geldik
pek oynayan yoktu. Bizde girip oynayalım dedik 3 karakter yönetebiliyorduk
fakat ilk kolun karakter seçme şansı yoktu ama ikinci kol şanslıydı. Zira karakter
seçme şansı vardı. İlk kol elektrikli silahı olan bir karakteri
yönetebiliyorken ikinci kol yine elektrikli kırbacı olan bir robot ve lav
silahı kullanan güzel bir bayan seçebiliyordu.
Oyunu iki kişi oynamak genelde daha iyidir zira arkanızı
kollayacak birinin olması düşüncesi sizi gerçekten bu tarz oyunlarda bayağı
rahatlatır. Tuşlardan biraz bahsedecek olursak bir tuşa bastığımızda
yaratıkları otomatik silahları kullanarak öldüren kahramanlarımızla istersek
zorlandığımızda sağlık barımızın altındaki enerji barı dolu ise özel güç
kullanarak yardım çağırabiliyoruz. Böylece büyük bir gemi üstten hızlıca bizi
zorlayan yaratıkların kökünü bir anda tarayarak temizleyip geçiyor.
Diğer bir tuş ise yuvarlanma veya zıplama tuşu diyebiliriz. Bu
sayede yaratıkların abuk sabuk hareketlerinden kaçabilirsiniz. Turlar ise çok
zevkli ve kesinlikle sıkmayan cinsten. Turları 3’e ayırabiliriz. 1:normal tur
yaratıkların bize saldırdığı ve bizimde onları temizlediğimiz turlar. 2: market
turları, bu turlar kapalı mekânda geçiyor ve fps olarak sadece hedef simgemiz
gözüküyor. Bize saldıran daha doğrusu ekrana atlayan yaratıkları temizliyoruz.
3: koşu turları,bir nevi hızlandırılmış tur diyebiliriz. Karakterlerimiz koşarak
(aslında oldukları yerde sayıyorlar) ilerlerken önden size saldıran yaratıkları
temizliyoruz.
Sonuç olarak çok zevkli bir Retro arcade atari salonu oyunu oynamak
canınız çekiyorsa hele hele 2 kişi arkadaşlarınızla müthiş bir eğlence deneyimi
yaşamak ve o eski ‘’atari salonları günlerini’’ yâd etmek istiyorsanız ‘’alien
storm’’ tam size göre, kesinlikle oynamanızı tavsiye ederim. İyi oyunlar.
Bugün çok eğlenceli, hızlı ve dur durak bilmeyen aksiyonuyla
aslında mobil platformlara çıkan daha sonradan pc’ye de gelen ‘’funk of titans’’
oyununu inceleyeceğiz. Adından da anlaşılacağı üzere yunan mitolojisinden
bildiğimiz ve god of war sayesinde bayağı bir bilgi edindiğimiz titanlar,
tanrılar gibi unsurların bulunduğu bir zamanda geçiyor.
Lakin karakterimiz ve oyun biraz bu yunan mitoljisini ti’ye
alıyor gibi geldi bana. Neyse oynanışa gelecek olursak çok basit diyebilirim,
karakterimiz eskiden bildiğimiz hugo gibi kendi kendine ilerliyor siz sadece
engeller çıktığında zıplıyorsunuz ve de düşmanlar geldiğinde onlara
vuruyorsunuz. Yani bir nevi çok ünlü olan bir diğer mobil oyun temple run’a
benziyor diyebiliriz.
Tura girdiğimizde altın cd’leri toplamalıyız, bu cd’lerle
değişik ekipmanlar satın alabiliyoruz. Ayrıca level atlama sistemi de oyunda
mevcut. Oyunda tur ilerlemesi harita üzerinde oluyor ve olduğunuz turu
geçtiğinizde bir sonraki turu açabiliyor ve harita da istediğiniz noktaya
giderek ilerleyebiliyorsunuz.
Grafikleri gayet başarılı fakat karakter yönlendirmesi bize
ait değil. Ne yalan söyleyeyim ben ilk başta karakteri biz yönetiyoruz
sanmıştım ama sonra kendi kendine ilerleyince şaşırmadım değil. Keşke karakter yönlendirmesi
bize ait olsaydı. Bunun yanı sıra atlaması, zıplaması bol non-stop eğlencesi
olan keyifli müziklere sahip bir mobil oyunu pc’nizde oynamak istiyorsanız ‘’funk
of titans’ı’’ kaçırmayın derim. Hepinize iyi oyunlar arkadaşlar.