Ekim 2016 ~ karekareoyun

English (US) Deutsch Français Русский 中文(简体) Português Italiano 日本語 한국어 Español
Twitter Bird Gadget
slideshow

Men of War inceleme (pc nostalji)

Mükemmel bir 2.Dünya savaşı simülasyon, strateji oyunu.

slideshow

Prototype inceleme (pc nostalji)

Aksiyonu dibine kadar yaşayabileceğiniz harika bir oyun.

slideshow

Ninja Cats vs Samurai Dogs inceleme

Kedi köpek kavgalarını değişik boyutta yaşayacağınız farklı bir yapım

slideshow

Senran Kagura Shinovi versus Ön inceleme

Seksi anime dövüşçüleriyle oynamaya hazır olun.

slideshow

Armikrog ön inceleme

Stop-motion ile hayata geçirilmiş süper bir macera oyunu.

slideshow

E.T Armies ön inceleme

Killzone benzeri harika bir fps oyunu.

slideshow

2016 Yılı Güncel Tıkla İlerle Macera Oyunları Listesi (güncellendi)

Macera oyunlarını sevenler için hazırladığım geniş çaplı bir liste

slideshow

Sunset Riders inceleme ( retro arcade game)

Atari salonlarının vazgeçilmez arcade kovboy oyunu.

slideshow

Youtube kanalıma abone olmayı unutmayınız

oyun inceleme,ön inceleme,nostalji,retro ve daha birçok video incelemeyi kanalımda bulabilirsiniz.

29 Ekim 2016 Cumartesi

Aragami ön inceleme

Bugün son zamanlarda çıkan en ilginç ve değişik Ninja oyunlarından biri olan Aragami’nin ön incelemesini yapacağız. İlginç ve değişik dedim zira oyunda gölgelere hükmedebilen ve istediği gibi kullanabilen suikastçı bir Ninja’yı yönetiyoruz. İlk bakışta benim aklıma efsanevi Ninja hattori hanzo geldi, zira onunda lakaplarından biri ‘’Gölge’’ idi. Aragami’de yönettiğimiz ninja’da biraz hanzo tasvirlerine benzemiyor değil.

Oyunda gizlilik çok önem arz ediyor arkadaşlar öyle ben ortalığa çıkayım ve cüneyt arkın gibi hepsini hallederim diyemiyorsunuz. Yani biraz Assassin’s creed benzeri öğeler mevcut fakat yakalandınız mı yandınız. Zaten saklandığımız ve öldürdüğümüz askerler bizi fark ettikleri zaman öyle zannediyorum ki bizim gölge savaşçısı olduğumuzu biliyorlar ve ellerindeki ışın kılıçlarını andıran parlak kılıçlarla size saldırıyorlar, bu durumda sizin onlarla savaşma şansınız olmadan ölüyorsunuz. Onun için acele etmeden iyi saklanarak ilerleyin. Oyuna girdikten sonra size tutorial babında ne yapmanız gerektiği hatırlatılıyor oyunu gamepad ile oynamak isterseniz kolaylıkla oynayabilirsiniz. Oyunda en hoşuma giden yeteneklerden birisi her yerden gölge gücü sayesinde geçebilmemiz ve yüksek yerlere adeta teleport olurmuşçasına ışınlanabilmemiz oldu.

Eğer bir asker sizi görürse bile hemen ondan kaçmayın zira alarm vererek diğerlerine haber veriyor. Onu sizi gördükten sonra hemen mıhlayın ki diğerlerine haber veremesin. Oyunda karakter geliştirmesi filan var mı? Bilmiyorum ama ön inceleme itibariyle pek bilgi edinemedim. Aslında oldukça basit bir oyuna benziyor, ama aksiyonu seven oyuncuları biraz hayal kırıklığına uğratıp üzebilir zira anladığım kadarıyla oyunda aksiyon pek yok. Genelde gizli bir şekilde gezinip görevlerimizi yapıp sessiz sedasız suikast yapıp işimizi hallediyoruz. Onun için bu oyunda aksiyon arayan arkadaşlar biraz sıkılabilirler. Yani biraz Splintercell biraz Assassin’s Creed biraz da Tenchu’da parçalar bulabileceğiniz bir oyun Aragami arkadaşlar. Yaptığım ön inceleme itibariyle sizlere aktaracaklarım bu kadar arkadaşlar oyunu ileride bitirdikten sonra detaylı bir şekilde irdeleyip kritiğini yaparız. İyi oyunlar.


Aragami Aragami




22 Ekim 2016 Cumartesi

Edge of Twilight: Return to Glory ön inceleme

Şimdiye kadar birçok ön inceleme makalesi yazdım, genelde bu yazılarımı kısa tutmaya çalışsam da tutamadım. Ne yapayım kısa yazmak içime sinmiyor daha çok bilgi ve öneri vermek pahasına bazen ipin ucunu kaçırdığım olmuştur. Toplum olarak çok okumaya meyilli olmadığımızı da çok iyi biliyorum. Çok uzun makaleler filan gördüğümüzde çoğumuz sıkılıp okumaktan çekiniriz. Genelde Ooo destan yazmış bu yazı okunur mu? Gibi söylemlerde bulunuyoruz. Aslında yaptığım tam incelemelerde de bazı oyunlarda çok uzattığım ve sıktığım olmuştur ama bunu ön incelemelere yansıtmamaya özenle çalıştım. Bundan sonra da elimden geldiğince ön incelemelerimi ve tam incelemelerimi kısa ve öz şekilde yazmaya çalışacağım.

Bugün ön incelemesini yapacağım oyun benim çok önemsediğim, bağımsız bir stüdyo oyunu olan ve fantastik bir aksiyon, macera karışımı Edge of Twilight: Return to Glory. Oyunumuz için hemen sizlere bir benzetme yaparak başlayacağım, böylece oyuna dair bilgileri daha çabuk kavrayabilesiniz. Edge of Twilight Castlevania Lords of Shadow ve God of War benzeri bir oyun diyebiliriz. Kamera açılarından tutunda gotik mekânlarına, karşınıza çıkan ilginç yaratıklardan mistik hikâyesine kadar birçok benzerlik mevcut. Yönettiğimiz savaşçı o gizemli ve gotik birçok yapının bulunduğu yerden o yeri yöneten kraliçe tarafından çağırılır ve ona bir tek onun başarabileceği düşünülen bir görev verilir. Yönettiğimiz karakterimiz istemeye istemeye de olsa bu görevi kabul eder. Daha sonra bu garip gotik mekânlarda elimizi kolumuzu sallaya sallaya gezebiliyoruz.

 İnsanlarla diyaloglara filan giremiyoruz. Bize verilen görevleri haritadan bularak yerine getirmeliyiz. Şehirde iken silah kullanıp saldırı yapamıyoruz. Ama görevlere girdiğimizde karakterimizin sırtında taşıdığı tuhaf silahını kullanabiliyoruz. Bize saldıran yaratıkları biraz orklara benzettim garip sesler çıkartıp size deliler gibi saldırıyorlar. Sizlerde onlara değişik kombolar yaparak karşılık verebilirsiniz. Ama hep saldırmayın zira sizi bayağı zorladıkları içim koruma da yapın derim. Özel saldırı filan var mı bilmiyorum. Bir de karakterimizin içinde olan gücü müdür nedir artık anlamadığım değişik bir yaratık gibi yönetebildiğimiz hızlı ve ellerini pençe olarak kullanabilen bir savaşçıyı yönetebiliyoruz. Oyunu gamepad ile oynayabilirsiniz arkadaşlar. Ne yazık ki oyunun Türkçe dil desteği yok, ama ileri de yaması çıkabilir. Yaptığım ön inceleme itibari ile bu oyunla alakalı sizlere aktaracaklarım şimdilik bu kadar arkadaşlar, ileri de oyunu bitirdikten sonra detaylı bir şekilde kritiğini yaparız. Hepinize iyi oyunlar.

Edge of Twilight: Return to GloryEdge of Twilight: Return to Glory



19 Ekim 2016 Çarşamba

P.O.W.: Prisoners of War inceleme (retro arcade game)

Evet, arkadaşlar tekrardan bir Retro arcade inceleme makalesi ile karşınızdayım. Adeta oyun incelemesi yaptığım videolardaki gibi bir girizgâh oldu ama hiç böyle bir açılış yaptığımı hatırlamıyorum. Neyse bugün yine çok ama çok eskilere götüreceğim sizi. Yıl 1988 kare kare oyunların zirvede olduğu oyun severlerin çılgınlar gibi saatlerce durmadan, bıkmak usanmak nedir bilmeden oynadığı birçok oyundan biri olan hala popülerliğini yitirmemiş oyun yapımcısı stüdyolarından biri olan SNK’nın piyasaya sürdüğü P.O.W Prisoners of War’ın incelemesini yapacağız bugün.

Oyunumuzda esir düşmüş olan bir askeri 2 kişi oynarsanız askerin düşman kampından firar edişlerini yaşıyoruz. Bu kaçış esnasında onları düşmanlarla savaşırken bizim idaremiz veya yardımımız sayesinde özgürlüklerine kavuşturmaya çalışıyoruz. Oyunu mame emülatöründe oynayabilirsiniz arkadaşlar. Eğer gamepad’iniz varsa çoğu arcade oyunu oynayabildiğiniz gibi bu oyunu da oynayabilirsiniz. 2 kişi oynamak isterseniz yine oynayabilirsiniz, hatta çok daha iyi olur zira bu tarz oyunlarda hep arkanızı kollayacak biri olması lazım. Oyunda silahtan çok yumruklarımızı konuşturuyoruz ara sıra bulduğumuz silahlarla kısa vadeli olsa da düşman askerlerini bertaraf edebiliyorsunuz.

Oyunda tur sonlarında çoğu arcade oyunda olduğu gibi boss savaşı yapılmıyor arkadaşlar. Zaten oyun pek uzun da değil bana diğer oyunlara nazaran daha kısaymış gibi geldi. Tabii bu oyunları oynarken en rahat olduğumuz durum ise emülatör olduğu için sonsuz kredimizin olması. Yani atari salonu olarak düşünürsek sonsuz jetonumuz var elimizde öyle düşünün. Oyunu diğer bu emülatördeki oyunlar gibi bırakmak istediğiniz yerde save yapıp çıkabilirsiniz. Eskiden atari salonunda veya evde sega filan oynarken böyle bir şey yapabiliyor muyduk? Tabii ki hayır. Atari salonunda birkaç jetonumuz olurdu ve her nedense onu aynı oyunu bitirmek için kullanmazdık. Evdeki konsollarımızda ise o zamanlar kayıt yapamıyorduk. Ben çoğu oyunu geçmek için saatlerce konsollarımı hatta bazen gün boyu açık bıraktığımı hatırlıyorum. İyi oyunlar.


P.O.W.: Prisoners of War P.O.W.: Prisoners of War



16 Ekim 2016 Pazar

Toy Odyssey: The Lost and Found ön inceleme

Steam sayesinde neredeyse yok olmaya yüz tutan bağımsız oyun stüdyoları bu sayede ayakta kalmayı bir şekilde başarabildiler. Zira düşük bütçeli çok kaliteli oyunlar gördük, hala çok eğlenceli ve kaliteli işler görmekteyiz. Kim bilir belki de steam olmasaydı birçok bağımsız oyun yapımcısı gereken desteği bulamadığı için oyunlarını tanıtma fırsatı bulamayacaklardı. En önemlisi ise bu yapımcılara sunulan early Access (erken erişim) desteği oldu bence. Bu sayede hem oyun severlerden maddi destek alarak hem de oyunla ilgili birçok hatayı onların bildirimleriyle zamanla düzeltme şansı buldular. Bugün de ön incelemesini yapacağım oyun şahsına münhasır bir bağımsız stüdyo yapımı olan Toy Odyssey: The Lost and Found adlı macera, platform oyunu.

Oyunun adından da anlayacağınız üzere oyuncakların arasında geçen ve evdeki yaşam alanlarında verdikleri savaşı anlatan fantastik bir hikâye diyebiliriz. Yönettiğimiz oyuncak karakter ile evi keşfetmeye çalışırken karşımıza kötü niyetli ve bize karşı olan birçok oyuncak düşman ile karşı karşıya geliyoruz. Oyunu gemapad’iniz varsa daha rahat oynayabilirsiniz zira oyun gamepad ile oynamaya daha yatkın. Odalarda karakterimizle gezerken elinizde anahtarınız olmalı eğer anahtarınız yoksa kapı açamıyorsunuz. Ayrıca odada evin üst bölümlerine çıkıp oyuncak düşmanlarla savaşıp onları yok edip geliştirme puanları kazanabiliyorsunuz. Bu puanlarla karakterinizi geliştirip level atlatarak daha güçlü bir hale getirebiliyorsunuz.

Silahlarınızı da geliştirip düşmanlarını daha kolay şekilde yok edebilirsiniz. Oyun biraz karışık gibi gelse de oynadıkça zamanla alışacaksınızdır. Ayrıca oyun her ne kadar macera, platform oyunu desek de rpg öğeleri de ağır basıyor diyebiliriz. Karakter geliştirme ve ekipmanları filan buna örnek gösterebiliriz. Oyunda en zor olanlardan biri ise healt yani sağlık problemi. Yok, ettiğiniz oyuncaklardan pek sağlığınızı yükselten bir şey çıkmıyor çoğunlukla geliştirme puanı filan çıkıyor ama seyrekte olsa sağlık puanı bulabiliyorsunuz. Evde gezinirken kafanız karışabilir onun için haritayı kullanmanızı tavsiye ederim. Bana toy soldier ve army men’i hatırlatan bu eğlenceli bağımsız stüdyo oyunundan aktaracaklarım şimdilik bu kadar, ileri de oyunu bitirdikten sonra yapacağımız tam inceleme de detaylı bir şekilde yazıp çizeriz. Hepinize iyi oyunlar.


Toy Odyssey: The Lost and FoundToy Odyssey: The Lost and Found



8 Ekim 2016 Cumartesi

F.E.A.R inceleme (pc nostalji)

İlk hangi fps korku oyununu oynamıştım hatırlamıyorum ama fps denilince ilk aklıma gelen oyunlardan biri quake 2’dir. Mükemmel müzikleri ve amansız yaratık düşmanlarla karşılaştığımız bu oyunda aslında korku, gerilim ve hayatta kalma unsurlarıyla bezenmiş bir oyundu. Daha sonralardan birçok fps korku oyunu çıkdıysa da pek ses getirememişti. Ta ki F.E.A.R çıkana dek. Çoğu kişi için harika bir fps korku oyunuyken çoğu kişi içinse sıradan aksiyonu bol bir fps oyunu tartışmaları ve yorumları olmuştu. Bizde bugün F.E.A.R’ın nasıl bir oyun olduğunu artılarını eksilerini detaylarıyla birlikte konuşacağız.

Oyunun hikâyesi bana biraz karışık ve saçma gibi geldi zira yine çoğu korku oyununda olduğu gibi yapılan deney, araştırma filan gibi şeylerin üstüne kurulmuş bir senaryo var karşımızda. Bir bilim adamı küçük bir kızın üzerinde yaptığı deneylerle onu şeytani güçleri olan ve paranormal aktivitelerle insanlara hayal gösterebilen ve onları acımasız şekilde öldürebilen bir şeye çevirir. Bunun yanı sıra bir de bizim yönettiğimiz karakterin de bu deneylerin bir parçası olduğunu öğreniyoruz, ayrıca oyunun başında gördüğümüz paxton fettel adındaki adamında bizim gibi bu deneylerin içinde yer aldığını öğreniyoruz. Fakat bizim karakterimiz ve paxton fettel küçük kıza nazaran daha başarısız sonuçlar elde edilmiş denekleriz.

Bir de oyunda tam kim olduğunu anlamadığım bir kadında var büyük bir ihtimalle küçük kızın annesi olduğunu düşünüyorum. Küçük kızın babası ise manyak bilim adamı. Yani adam kendi kızı üstünde bazı sıra dışı paranormal deneyler uygulamış. Bizde bu olayı araştırmak için F.E.A.R denen ekibe katılıyoruz. Hem bu araştırma yerindeki geçmişimize dair bir şeyler öğrenebilmek için hem de bu tuhaf olayların ardındaki sır perdesini aydınlığa kavuşturmak için. Oyuna başladıktan sonra ilk olarak elimizde bir tek tabancamız olsa da ileriki turlarda bu sayı artacak. Pompalı, otomatik silah, ağır makineli gibi daha birçok silahı kullanma şansına sahip olacağız. Karakterimizin ve oyunun belki de en göze çarpıcı ve oyuncuların en çok hoşuna gidecek olan yeteneği ise yavaşlatma, bu sayede slow motion yaparak düşmanlarınızı çok kolay bir şekilde alt edebiliyorsunuz.

Düşman askeri biraz tuhaf oldu ama işin aslı o. Aslında bana Resident Evil Operation Raccoon City’deki yöenttiğimiz garip kim oldukları belli olmayan özel tim elemanlarını hatırlattılar. Bu özel tim elemanlarını bizde de bulunan telsiz sayesinde kaç kişi olduklarına veya nasıl hareket ettiklerine dair bilgi edinebiliyoruz. Ayrıca kullandığımız silahların yanı sıra el bombası personel mayını, koruyucu turret ve uzaktan kumandalı patlatılabilen bomba gibi işimize yarayacak silahlar da kullanabiliyoruz. Sağlık konusunda konuşmak gerekirse sağdan soldan bulduğumuz sağlık paketleri sayesinde hayatta kalabilirsiniz. Maksimum on tane alabiliyorsunuz. Ama gizli yerlerde olan sağlık geliştiriciyi bulursanız hak limitiniz daha da artıyor. Ayrıca aynı şey yavaşlatma gücü limitiniz içinde geçerli.

Oyunda belli aralarla da olsa checkpoint save yapsa da size tavsiyem her bir zor çatışmayı geçtiğinizde save yapmanız yönünde. Ayrıca devamlı karşınıza özel tim elemanları gelmiyor. Bir anda ortam kararıp tuhaf hayaller görüp üzerinize bazen tam görünmeyen bazen ise abuk sabuk yaratıklarda size saldırabiliyor. Karanlık mekânlarda ise fenerinizi kullanabilirsiniz fakat lambanızın her nedense belli bir süre kullanabiliyorsunuz akabinde ise karanlığa gömülüyorsunuz. Ama bir zaman sonra kendi kendine tekrar şarj oluyor. Bu oyunda kaşınızdakileri sakın hafife almayın zira çok iyi savaşıyorlar ve hepsi kekin nişancı mübarekler. Attığını vuruyorlar bunda az da olsa kurtulabilmek için sağdan soldan bulduğunuz armor sayesinde atlatabilirsiniz. Bir de yavaş çekim ile tabi ki.

Oyunda genelde yalnız geziyoruz ama ekipten olan diğer elemanlarla az da olsa bazı bölümlerde yan yana geldiğimiz oluyor. Oyunda en saçma olan şey ise hadi özel tim elemanlarını anladım tuhaf hayalleri, paranormal saçmalıkları anladım da bir de karşımıza çıkan robocop filmindeki gibi dev robotlara bir anlam veremedim. Oyuna tam adapte olmuşken korkuyorum galiba acaba şu karanlık koridorun sonundaki kapıdan karşıma ne çıkacak? Diye sorarken birden duvarı kırıp koca bir robotun size saldırması oyundaki dengeleri alt üst ediyor. Onun için oyunda tam bir denge tutturulamamış. Ben F.E.A.R oynamadan önce beni harika bir fps, korku oyunu bekliyor sanırım diye düşünüyordum fakat oyunu oynadıktan sonra ne yazık ki görüşüm değişti. Oyun çoğunluğu aksiyon dolu az da olsa korku ve gerilim içeriyor. Bana zaman zaman rainbow six’i ve ona benzer oyunları hatırlatırken, bazı bazı ise silen hill oynuyorum hissine kapıldığım bile oldu. İşin ilginç tarafı ise halka filmini de bayağı bir bölümde görür gibi oldum.

Oyunda 2 ek pakette var onları da oynamanızı tavsiye ederim. Video inceleme olarak ayrı ayrı inceledim lakin makale olarak aynısını yapmayacağım. Buraya birazcık bir şeyler karalayıp yazının alt kısmına video incelemeleri iliştireceğim. İlk genişleme paketi olan Extraction Point ana oyunun tam da bittiği yerden devam ediyor bu tuhaflıklar silsilesi bu ek pakette de olduğu gibi işlemeye devam ediyor. Burada faz bir değişiklik yok diyebilirim fakat hikâye bakımından büyük sürprizlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bunun yanı sıra bir iki silah yeni var ama ek paket olsa bile epey uzun ve oyunun atmosferine yakışır bir deneyim sunuyor bizlere.

Diğer ek paket ise sanki F.E.AR değil de başka bir oyunmuş havasında başlayan yeni elemanlarla karşılaştığımız Perseus Mandate. Aslında bana sorarsanız bu ek paketi oynamasanız da olur bence. Bu ek paketi neden yapmışlar bir şey anlamadım. Hiç gerek yokmuş gerçekten yine ufak tefek bazı yenilikler ve bazı yeni silahlarla işi kotarmaya çalışmışlar ama hadi Extraction Point’i anladım da bu Perseus Mandate’yi hiç mi hiç anlamadım doğrusu. Ben sizlere Perseus Mandate’yi tavsiye etmiyorum lakin ben ek paket filan hepsini oynarım diyorsanız siz bilirsiniz. Yazımda ek paketlere dair fazla detaylı şeyler yazmıyorum ama video incelemelerde daha geniş ve ayrıntılı bilgiler bulabilirsiniz.

Grafik bakımından yılına göre oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ama senaryo çorba gibi olmuş ne yazık ki. Daha derli toplu ve karman çorman olmayan daha net bir hikâye olabilirdi ve bu hikâye ya korku odaklı ya da tamamıyla fps aksiyon türünde olmalıydı bence. Sanki bana fps aksiyon oyunu yapacaklardı veya fps korku oyunu yapacaklardı da bir anda içine şöyle bir şey yapalım da oyun daha değişik bir havada olur, diye son dakika da bir karar değişikliği yapmışlar gibi geliyor. Müzikler ve sesler oldukça başarılı. Çevre, karakter ve silah modellemeleri gayet iyi. Fakat hasar modellemeleri ilk bakışta iyi gibi dursa da olmamış. Zira bir yeri kırıp döktükten sonra veya duvarda açtığınız mermi izlerinin bir zaman sonra kaybolduğunu ve eski haline döndüğünü görebiliyorsunuz.

Yapay zekâ ise fena değil orta derece diyebiliriz. Bazen size doğru geliyorken bazen ise siper alıp oldukları yerden çıkmıyorlar. Oynanabilirlik ise ilk başta zor gelse de slow motion yani yavaşlatma kullandığınız sürece ve bol bol save yaptığınız müddetçe çok zorlanmadan ilerleyebileceğiniz bir yapıda arkadaşlar. Kısacası şimdiye kadar oynamadıysanız ve iyi bir fps, aksiyon ( F.E.A.R’I korku oyunu olarak oynamak istiyorsanız sakın oynamayın zira korku çok alt seviyelerde. Onun yerine başka oyun seçin.) yapımı oynamak istiyorsanız ek paketleriyle birlikte sizlere tavsiye ediyorum. Bu oyun için fps’ye tam anlamıyla doyacağınızın garantisini veririm oyun sever dostlar. Hepinize iyi oyunlar.


F.E.A.R F.E.A.R

F.E.A.R F.E.A.R

F.E.A.R F.E.A.R

F.E.A.R F.E.A.R

F.E.A.R F.E.A.R








5 Ekim 2016 Çarşamba

Pankapu ön inceleme

Şimdiye kadar kaç tane bağımsız stüdyo yapımı incelemesi yaptım sayısını hatırlamıyorum. Yine birçok macera dolu platform oyunlarının incelemelerini yapıp sizlere sundum. İşin zor tarafı ne biliyor musunuz? Ön incelemeler, zira oyunla ilgili pek bilginiz olmuyor eğer oyun devan serisi oyunu ise işiniz biraz daha kolaylaşıyor ama bazı devam serilerinde bile ufak tefek değişiklikler biraz da olsa sizi zorlayabiliyor. Ama çoğu platform oyununda çokta zorlandığımı hatırlamıyorum doğrusu, genelde eski tarz arcade oynanıştan kopmayan hikâye bazlı platform macera oyunları favorimdir diyebilirim. Bugün ön incelemesini yapacağımız oyunda o bahsettiğim arcade tarza sadık eğlenceli bir yapım olan ‘’Pankapu’’.

Aslında bu oyunumuz bir çocuğa anlatılan fantastik bir dünyada geçen masaldan ibaret diyebiliriz. İlk başta elinde kılıcı ve kalkanı olan küçük sevimli bir savaşçıyı yönetiyoruz. İleride iki karakter daha açılacağını tahmin ediyorum, onları da bir şekilde ya değişmeli ya da aynı anda Trine’da olduğu gibi yönlendireceğiz. Oyun çok basit arkadaşlar isterseniz gamepad ile de oynayabilirsiniz. İlerlerken karşınıza çıkan garip yaratıkları yok ederek devam edeceksiniz, aynı zamanda dikenli tuzaklara yakalanmadan atlayıp zıplayıp bir platform oyununda yapmanız gerekenleri yerine getireceksiniz. Oyunda sık sık checkpoint noktaları onun için çok endişelenmeyin zaten demin de söylediğim gibi oyun çok basit.

Oyunu menüde bulunan ve içinde ilerlediğimiz haritadan tutunda bulmamız gereken birçok şeye bakabildiğimiz bir kitap tarzında rehberimiz var. Bu sayede oyunla alakalı birçok bilgi ve içeriğe bakabilme şansı buluyoruz. Yaptığım ön inceleme itibariyle bana eğlenceli böyle Gianna Sisters ve Trine karışımı hem macera hem aksiyonu iç içe yaşayıp oynayabileceğimiz masalsı bir platform oyunu bizleri bekliyor gibi geliyor. İleriki turlarda açılacağını düşündüğüm karakterler ve güçlerle oyun daha da zevkli hale gelecektir diye ümit ediyorum. Şimdilik bu oyunla alakalı aktaracaklarım bu kadar ama ileride oyunu bitirdikten sonra yapacağım tam incelemede detaylı bir şekilde konuşup notunu o zaman veririz. Hepinize iyi oyunlar.


Pankapu Pankapu



2 Ekim 2016 Pazar

Meridian Squad 22 ön inceleme

Ömrümde sayısını hatırlamadığım kadar bir dünya oyun oynadım diyebilirim bunlar arasında ilk oynadığım strateji oyunlarının yeri başkadır. Mesela red alert ve comand conquer hiç unutamayacağım yapımların başında gelir. Playstation oynadığım zamanlarda ise saatlerce oynamaktan hiç sıkılmadığımı daha dün gibi hatırladığım harika strateji oyunu Dune var. Bugün ön incelemesini yapacağımız oyun ise bana oynarken Dune çağrışımı yaptı. Birebir benzerlikler olmasa da bazı yönleriyle özellikle hikâyenin dünyadan uzak bir galakside geçmesi dolayısıyla bir benzerlik kurdum diyebilirim.

Gelelim oyunumuzun adına Meridian Squad 22. Bir bağımsız stüdyo oyunu olan strateji ve içinde hero’lar yönetebildiğimiz aksiyonla harmanlanmış etkileyici grafiklere sahip oyunda, menüde bulunan birçok mod sayesinde oynamaktan büyük keyif alacağınızı düşünüyorum. Oyunda new game’e girdiğinizde bu değişik savaş modları ile karşılaşıyorsunuz, buradaki modlar ise ana görev yani senaryo modu olan ‘’campaign’’ challenge benzeri sadece karakter bazlı görevler bulunan ‘’squad missions’’ ve son olarakta bir nevi arcade mod benzeri olan ‘’Conquest’’. Oyunda pratik yapabileceğiniz veya tutorial babında herhangi bir mod filan yok ne yazık ki, ama conquest modda oynayarak kendinizi geliştirebilirsiniz. Klasik strateji oyunu oynayanlar zaten bu oyunda hiç zorlanmazlar zira obana o kadar zor bir oyun gibi gelmedi.

Oyunda ana bine kurduktan sonra diğer binaları da kurarak kendinize dev bir ordu kurabilirsiniz. Ama her şey için bazı şeyleri toplamanız gerekiyor öyle bedavaya hiçbir şey yok ne yazık ki. Oyunda üç ana element var bu elementler sayesinde combat(savaş), economy(ekonomi) ve defence(defans) yeteneklerinizi geliştirip akabinde bir dünya geliştirme sayesinde düşmanlarınıza kök söktürebilirsiniz. Bu elementleri ise haritayı gezerek toplayacaksınız. Ve geliştirmeler için kullanabilir hale getirebileceksiniz. Diğer modlardan biri olan squad missons’ta ise size verilen karakter üzerinden bazı görevleri adeta tepe kamerası ile oynuyormuş gibi oynayabiliyorsunuz. Ana mod olan campaign mod ise oyunun senaryolu olan modu burada aksiyon ve strateji birleşimini başlangıç itibariyle çok güzel bir şekilde görüyoruz. Akabinde yavaş yavaş bizi görevlere ısındırarak oyunun ana merkezli oynanacak olan dünyamıza geliyoruz.

Oyunda yazımın başında da yazdığım gibi bazı hero’lar yönetebiliyoruz bu hero’lar öldüğünde belli bir zaman sonra ana binanızdan tekrar çıkıyorlar. Bu bağlamda ilk aklıma gelen yüzüklerin efendisi oyunlarından biri olan Battle for Middle Earth oldu. Hatırlarsanız orada da tanıdığımız hero’ları yönetebiliyorduk. Bir de savaş esnasında en çok hoşuma giden özelliklerden birisi birimlerimize çatışma anında sağlıkları azaldığında health kullanabilmemiz olmuş bu sayede birden çok askerinizi daha uzun hayatta tutabiliyorsunuz. Fakat bu sağlık bonusunu her daim kullanamıyorsunuz. Aradan belli bir süre geçmesi gerekiyor. Bu oyunla ilgili oynadığım kadarıyla sizlere ön inceleme babında aktarabileceklerim şimdilik bu kadar, oyunu ileride bitirdikten sonra detaylı bir şekilde tam incelemesini sizlere sunacağımdan emin olabilirsiniz. İyi oyunlar.


Meridian Squad 22 Meridian Squad 22



Yeni yayınları kaçırma!